Transfer Çılgınlığı Tarihi

Çin’E Yapılan Yüksek Ücretli Transferler Herkesin İlgisini Çekiyor Ama Bu Çılgınlık Futbol İçin Pek De Yeni Sayılmaz… Geçmişin Çılgın Transferine Hep Birlikte Göz Atalım.

TRANSFER deyince artık ana aktörlerden birisi olarak Çin’i anmamak zor… Elde kalan oyuncular için eskiden ‘Katarlılar gelse de alsa’ denirdi, şimdi ‘Çinliler nerede?’ deniyor. Birçok futbolsever marketten yoğurt alırken Çinlinin birisi fırlayıp ‘Ben iki katını  veriyorum’ diyecekmiş gibi hissediyor. Hiç akılda yokken Türkiye’den de iki milli oyuncu Ersan’la Burak da Çin yolcusu olmuşken insanın aklına bu para harcama furyası gelmiyor değil. Alex Teixeira’ya ödenen 50, Jackson Martinez’e ödenen 42 milyon Euro dudak  uçuklatıyor. Peki Çin’den önce böyle transferler yok muydu? Sansasyonel, bol sıfırlı  bonservis ve dolgun maaş çeklerini kimler veriyordu? Bu sorunun ardından akıllara düşen  cevapları ve transferleri derledik, toparladık. Şampiyonluk göremeyenden futbolu Vietnam’da bırakana… Bir dönem transferin yıldızları olan oyuncular, şimdilerde neler  yapıyorlar?

christian-vieriCHRISTIAN VIERI (INTER)

Tamam, İtalyan futbolunun çılgın günlerindeydik, Vieri de kral golcüydü ama hiçbir zaman 49 milyon Euro gibi dönem için akıl almaz bir  bonservis bedelinin altını dolduramadı. Inter’de hiç de fena gol atmadı, ama altı yıl  oynadığı Inter, ne lig şampiyonluğu gördü, ne de Şampiyonlar Ligi… İronik olanı kulüpten  ayrıldığı 2005/06 sezonunda mavi-siyahlıların Roberto Mancini’yle şampiyon olmasıydı. ‘Bobo’ kupayı kaçıran adam olarak anılacaktı.

 

ELIAQUIM MANGALA (MANCHESTER CITY)
Eyvallah, Porto’da ben de birkaç maça çıksam eli yüzü düzgün bir takım 3-5 milyon Euro atar ama bu etkinin iyice abartıldığı transfer Eliaquim Mangala oldu. Fiziğine ‘maşallah’ de geç, ama top tekniği Premier Lig seviyesinde sıkıntılı bir stoper olan Mangala için 40 milyon Euro ödemek Manchester City standartlarında bile çok garipti. Aradan geçen  zaman gösterdi ki bu transferde Porto ve Porto’yla ortak çalışan menajerlerin voliyi vurması dışında akılcı bir taraf yok.  Zaten Pep Guardiola’nın bu yaz yol verdiği isimlerin  başını çekti, şaşırtıcı değil.

HULK (ZENIT)
Eksantrik bir isim, füze gibi şutlar, göze hitap eden hareketler… Hulk’un Porto’dan  transfer yapacağı belliydi ama 50 milyon Euro kimsenin aklında yoktu. Zenit nereden çıkmıştı, niye bu kadar çok para vermişlerdi? Gerçi Axel Witsel’e de aynı gün 42 milyon Euro verdiler ama ne Hulk’tan 50’lik bir performans aldılar, ne de Witsel’den…  Şampiyonlar Ligi’nde de, Avrupa Ligi’nde de kaydadeğer bir başarı gelmedi. Ne var ki Rus devi bu yaz  onu Çin ekibi Shanghai SIPG’e 55 milyon Euro bonservisle satarak parasını çıkarmayı  başardı. Oynattıkları yanlarına kâr kaldı.

luke-shawLUKE SHAW (MANCHESTER UNITED)

Bazı ülkelerde pasaport, futbolcuların ederi için adeta bir çarpan gibidir. İngiliz olmak  herhalde şişkin bir bonservis için en tercih edilen vatandaşlıktır. Luke Shaw da  Southampton’da yaptığı çıkışla hemen Manchester United’ın gözüne girdi, 38 milyon  Euro’yu ödediler. Tabii parayı vermek yetmiyor, kabul edelim ki Shaw da talihsiz sakatlıklar yaşadı. Yine de mesele ortada, Rumen ya da Slovak olsa aynı parayı etmeyeceği aşikar.

geoffrey-kondogbiaGEOFFREY KONDOGBIA (INTER)

Fransızların Türkiye’deki U-20 Dünya Kupası şampiyonu olduğu takımın bel kemiğiydi. Monaco’yla da harika bir sezon geçirdi, kabul ama 40 milyon Euro nasıl eder, hadi etti  diyelim, Inter bu parayı nasıl verir? Finansal Fair-Play nedeniyle Kovacic’i Real Madrid’e  satmak zorunda kalan Inter’in gerçekleştirdiği bu transfere bir türlü aklım ermedi. O da  İtalya’ya pek uyum sağlamış görünmüyor. Yeni teknik direktörü Frand de Boer da onu  açıktan eleştirmekten geri durmuyor. Sanıyorum 40 milyon Euro’luk bir fiyaskoyla karşı karşıyayız.

raheem-sterlingRAHEEM STERLING (MANCHESTER CITY)

İngiliz pasaportunun bonservis çarpanı yerine geçtiği transferlerin en başında Raheem Sterling geliyor. Sterling gerçekten bir süper yıldız adayı olabilir, ama sözleşmesinin bitmesine bir yıl kalmış bir oyuncuya 70 milyon Euro bonservis ödemek herhalde İngiliz olmasa gerçekleşmeyecek bir durumdu. Yine de kendini ispatlama şansı hala var ve Pep  Guardiola onun için büyük bir şans oldu. Yeni hocasıyla birlikte bonservisiyle değil, kendi  adı ve golleriyle anılmaya başlandı bile.

DENILSON (REAL BETIS)

Kulübede adam  geçebilecek kapasitede bir dripling becerisi olduğuna şüphe yok ama Denilson, 1998’de öyle bir transfere imza atmıştı ki bugün dahi o transferle anılıyor. Dönemin efsanesi  Brezilyalı Ronaldo’nun 19.5 milyon poundluk transfer rekorunu tarihe gömerek Real Betis’e geldi. Ne var ki bu etiket ona pek yaramadı, adam geçmek de tek başına hiçbir anlam ifade etmiyordu. Son olarak Vietnam civarında görüldü, peşinden de futbolu bıraktı.