Tarihi Dumlupınar Bölgesi

30 Ağustos 1922, görkemli bir yeniden doğuşun ilk günüydü. Büyük badirelerden geçmiş kadim bir milletin tarihinde yeni bir sayfa açan Cumhuriyet’in kuruluşuna giden ilk adımlardı. İşte böylesi anlam yüklü günlerde büyük destanın yazıldığı Dumlupınar Bölgesi’ni gezmek ve buradan gelip geçmiş kahramanları yâd etmek gerek…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Baş-kumandan Meydan Muharebesi’nde “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini vererek bir milletin kaderini değiştirdiği yerdir, Dumlupı-nar. Dünyanın saygıyla andığı Büyük Komutan Atatürk’ün şu sözleri, zafere giden yolda Dumlupınar ruhunu çok iyi özetliyor: “Cumhuriyet, yalnız ve yalnız Türk milletinindir. Büyük Türk Devrimi’nin kanunları, mevcut ka-nunların üzerindedir. Düşman bizi öldürmedikçe, bizim kafamızdaki fikir cereyanlarını boğmadıkça, başladı-ğımız devrim ve ilerleme bir an bile olsun durmayacaktır. Halkın hâkimiyeti uğruna canımı vermek, benim için bir vicdan ve namus borcu olsun”. Mustafa Kemal Atatürk’ün tekrar tekrar hatırlanması gereken bu güçlü sözlerini zihnimize kazıyarak bir ulusun kaderi-ni çizen topraklara, Tarihî Dumlupınar Bölgesi’ne doğru yola çıkıyoruz. 72 burcu ile ülkemizin üçüncü büyük kalesinin eteklerinde kurulu Kütahya başta olmak üzere, Afyon ve Uşak şehirlerinin kesişme noktasında bulunan bu mutena ilçeye ulaşmanın en pratik yolu, Zafer Havalimanı’na uçmaktan geçiyor. Ege Bölgesi’nin kalbinde, Kütahya ilinin güneydoğu ucunda yer alan Dumlupınar ilçesine, şehir merke-zinden yaklaşık 45 dakikalık karayolu yolculuğu ile rahatça ulaşılabiliyor. Tıpkı bu eşsiz bölgeyi keşfetmek üzere yola çıkan bizler gibi…

YÜKSEKLERDEN SESLENEN

Bin 200 metreyi aşan rakımıyla dünyaya âdeta “yükseklerden” sesle-nen Dumpınar ilçesine ulaştığımızda heyecanlıyız. Ne de olsa destanların yazıldığı büyülü bir coğrafyadayız. An-tik çağlardan Kurtuluş Savaşı’na kadar tarihe yön vermiş pek çok olaya tanık-lık eden Tarihî Dumlupınar Bölgesi’ne ismini veren ilçedeki ilk yerleşim izleri, MÖ 3 binli yıllara dek dayanıyor. Roma döneminden kalma gizemli nekropol alanlarını barındıran ilçe, Ege kıyıları-nı Anadolu içlerine bağlayan stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca çekişmelere sahne olmuş. Örneğin Selçukluların akıncı beylerinden Cafer Gazi, Bizans’a karşı yaptığı destansı hücumları burada gerçekleştirmiş. Asırlar boyu köklü uygarlıklar arasında paylaşılamayan Tarihî Dumlupınar Böl-gesi, Kurtuluş Savaşı’nda da belirleyici bir rol üstlenmiş. Afyon – Dumlupınar Muharebeleri’nin yaşandığı ziyaret alanları, günümüzde millî park sınırları içerisinde yer alıyor ve yüksek önemde koruma altında tutuluyor. Elbette ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ne silah arkadaşları, ne de Türk milleti için Dumlupınar’dan zaferle ayrılmak hiç de kolay olmamıştı. Türk milleti, Mus-tafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde çok çetin geçen bir ölüm kalım mücadele-sine girişmiş; Büyük Zafer’e ulaşıldık-tan sonra Cumhuriyet’in kuruluşuna giden zorlu yolun ucundaki ışık gö-rünmüştü. Aslında her şey yıllar önce Balkanlar’daki Askerî İdadi’de başla-mıştı. Tarihin akışını değiştiren Mustafa Kemal Paşa’daki millî egemenlik fikri, 1900’lü yıllarında harp okulu öğrencisi olduğu yıllarda belirginlik kazandı. O dönemde Makedonya’daki genç Türk subaylar arasında padişah iradesinin yerine halk iktidarını egemen kılma fikri destek bulmuş, pek çok subay bu uğurda sürgün edilmişti.

MAKÛS TALİHİN SONU

İnsanlığın Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım ve sefaletle boğuştuğu yıllarda, dönemin en çağdaş ve ilerici yönetimlerinden biri olan Cumhuriyet ile âdeta küllerinden doğan Türk ulusunun 19 Mayıs 1919’dan 29 Ekim 1923’e uzanan kronolojik öyküsü şöyle gelişti: Genç ve idealist subay Mustafa Kemal, Cumhuriyet düşüncesinin ilk somut adımını, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak attı. 22 Haziran 1919’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaş-ları, dağınık durumda bulunan dire-niş kuvvetlerini birleştirmek amacıyla Amasya Genelgesi’ni yayınladı. Vatanına ve onuruna sahip çıkmak için Anadolu ve Trakya’nın dört bir yanından Kuvâ-yi Milliye kuvvetlerine katılan Türk milleti, büyük bir dayanışma örneği sergiliyor-du. 7 Temmuz 1919 tarihinde direniş ha-reketini örgütleme görevine sivil devam etme kararı alan Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı ordusundaki görevinden istifa etti. Yaklaşık iki hafta sonra Millî Mü-cadele ruhunun örgütlendiği ilk önemli buluşma yeri olan Erzurum Kongresi toplandı. İki ay kadar sonra, bu kez Sivas Kongresi başladı ve Cumhuriyet’i müjdeleyen çok önemli kararlara sahne oldu. 23 Nisan 1920 Cuma sabahı, Ankara’da bulunan herkes, Meclis Binası çevresinde toplanmıştı. Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın büyük coşkusu içindeydi. Öğle namazından sonra, Mec-lis Binası girişinde bir tören yapıldı. Saat 13.45’te, Ankara’ya gelebilen 115 millet-vekili Meclis Salonu’nda toplandı. Meclis geleneklerine göre en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey, başkanlık kürsüsüne çıktı ve meclisin ilk toplantı-sını açtı. Türk ulusunun makûs kaderini değiştiren bu tarihi an, geri dönülemez bir gerçeği haykırıyordu. Türkiye Cum-huriyeti, belli bir kişi ya da zümrenin değil; halkın kendi kendini yönettiği çağdaş bir sisteme sahip olacaktı.