Bir Mimarın Estetik Serüveni

Öğrencilik yıllarında başladığı yoğun iş hayatını aralıksız sürdüren Mimar Ayhan Geveli ile zaman tünelinde bir yolculuğa çıkıyoruz.

Çocukluktan gençliğe, öğrencilikten profesyonel hayata hep tasarımın, estetiğin tutkulu takipçisi olan Mimar Ayhan Geveli, Yüksek Mimar Tuncay Çavdar, Babür Kerim İncedayı, Önder Küçükerman gibi konusunda duayen isimlerin katkılarıyla çizim, tasarım, üretim, işleyiş, proje deneyimlerine Türkiye’nin turizm mimarisinin temel taşlarının oluşmasında eşlik etmiş. Bu kapsamda benzersiz deneyimlerini bizimle paylaştı…

Tasarım, iç mimarlık, mimarlık… Eğitim alacağınız bölüme nasıl karar verdiniz?

O yıllarda üniversiteye girdikten sonra bölümünüzü seçerdiniz, bütün eğitimler iki yıl ortaktı. Annem terziydi, kostüm tasarımları yapardı. Eskilerde usta-çırak ilişkisi dediğimiz şekliyle yılda yaklaşık beş çırak yetiştirirdi. Evimizin salonu atölye olarak kullanılıyordu ki çocukluğum bu atölyede kumaşlar, renkler, eskizler arasında geçti. Biri çizer, biri keser, biri dikerdi ve sonra o elbiseleri birilerinin üzerinde görürdüm. Bunları yaşamak çok keyifliydi. İçinde bulunduğum bu ortamın beni mimarlığa yönelttiğini tahmin ediyorum, çünkü el becerilerim çok iyiydi ve bu durum bana cesaret verdi.

Öğrencilik yıllarınızda Yüksek Mimar Tuncay Çavdar (Atölye T Mimarlık) ile tanışmanızın hayatınıza etkisi ne oldu?

Yüksek Mimar Tuncay Çavdar, o dönem Fransız menşeli Alman tatil köyleri Robinson Club’ı yapıyordu ve bir prezentasyon için hazırlanıyorlardı. Güzel Sanatlar Akademisi’nin hocalarından Babür Kerim İncedayı da beni Tuncay Çavdar ile tanıştırdı. Çavdar hoca bana “Bizim perspektife ihtiyacımız var, pratik ve hızlı perstiktif çizebilir misin?” diye sordu. Tabii mimariden perspektif istiyor, iç mimariden değil ama benim de yeteneğim
var bu konuda. Benim için resim veya perspektif çizmenin hiçbir önemi yoktu, amacım zaten bir şeyi çizmek ve onu üç boyutlu olarak gösterebilmekti. İki saat gibi kısa bir sürede istediği şeyi hazırladım. Sadece bir perspektif değil, kurşun kalemle çizilmiş, üçüncü boyutuyla hazırlanmış, nizami bir eskizdi. Çok beğendiler ve böyle bir hikayeyle başladım çalışmaya. O tatil köyünden bir sürü eskiz çıkarttım. Tuncay hoca “Sen bizim yolumuzu kısalttın, yoksa bu iş çok uzayacaktı,” dedi. Arkası bitmek bilmeyen, inanılmaz bir 20 yıl geçirdik.

Atölye A Mimarlık ne zaman, nasıl kuruldu?

Yüksek Mimar Tuncay Çavdar ile hala otel projeleri yapıyoruz. Oğlu Aloş Çavdar da babasıyla aynı okuldan mezun olup İtalya’dan Türkiye’ye geldiğinde Tuncay hocanın atölyesindeydik. Onun kreatif yönü çok daha iyiydi. ‘Atölye T Mimarlık’ Tuncay Çavdar’ın ofisiydi ve içinde iç mimari departmanımız vardı. Ayrı bürolar gibi 16 yıl çalıştık. Elle çizim yapıldığı dönemler, sayımız 40 kişi olunca daha büyük bir büroya ihtiyaç doğdu. Aloş Çavdar ile aynı binada ‘Atölye 2A Mimarlık’ ofisini kurduk. İlerleyen yıllarda Aloş Çavdar özel konut projelerini yürütürken, ben turizm projeleriyle daha çok ilgilenir oldum. Kendi içimizde büyüyüp, büroya sığmamaya başladığımızda ise büroyu ayırdık ve ben Atölye A Mimarlık’ı kurdum.

Çalışmalarınız, projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?