Hayatın Nabzını Tutuyor

Her pazar ‘’Benden Söylemesi’’ programı ile FOX TV’den evlerimize konuk olan Merve Yıldırım’ın; güçlü duruşu, dobralığı ve cesareti çok seviliyor. İnsanların hayatına dokunmayı seven Yıldırım, yediden yetmişe herkesin duygu ve düşüncelerine tercüman oluyor.

Çocukluk yaşlarında tüm kararlığıyla kendine bir yol çizen Merve Yıldırım, hedeflerinden asla vazgeçmemiş. Muhabirlik dönemlerinde sokağın tadını keşfetmiş ve her zaman halkın nabzını tutan haberler yapmaktan mutluluk duymuş. Doğru ve gerçek habercilik anlayışıyla gündeme ışık tutan Merve Yıldırım’ın serüveni nasıl başladı? Biz sorduk, o ilham veren hikâyesini anlattı…

Televizyoncu, haberci olma isteği nasıl doğdu içinizde? Eğitim ve kariyeriniz nasıl başladı?

Çok küçük yaşta karar verdim. Aslında biraz da komik bir hikâye… Çocukluğumda herkesin bildiği bir dizi vardı. Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan’ın başrolleri paylaştığı, Türkiye’nin en iyi dizilerinden biriydi. Mehmet Aslantuğ muhabir, Arzum Onan spikerdi. Orada muhabirlik denen bir mesleğin var olduğunu öğrendim. Bence bu, dizilerin çocukların üzerindeki etkisini de gösteren bir durum. 15 yaşında lise tercihimi yapmam gerekiyordu. Radyo, televizyon, gazetecilik bölümünde okumaya karar verdim. Çünkü bu mesleğe gerçekten ilgi duyuyordum. Çocukluğumdan beri hep çok araştırırım, çok meraklıyımdır, olayların derinine inmeyi çok severim.

Eğitimim, okulla birlikte liseden üniversiteye kadar devam etti. Çalışma hayatına ise çok erken başladım. Okul dönemlerimde her yaz, tatil yapmadan stajyer olarak çalışmaya başladım. Lise ve üniversite dönemlerimde çeşitli kanallarda, farklı gazetecilerin yanında, televizyonun farklı birimlerinde çalıştım.

Sekiz yıl boyunca muhabirlik yaptınız. Muhabirlik sizin için ne ifade ediyor?

Okul bitmeden ATV Haber’de stajyer muhabir oldum. Yıllar içerisinde pek çok kanalda çalıştım. Çok uzun sürdü benim muhabirlik maceram. Spor muhabilirliği hariç her alanda muhabirlik yaptım. Aksiyonlu, güzel anı dolu yıllarım oldu. Spikerliğe geçince de bırakmadım. Haberi masa başından, sadece okuyarak anlatmayı eksik buluyorum. İnsanlarla temas önemli…

Peki, sokağın tadı nasıl, neler öğretiyor insana?

Hayat bizim çevremizdeki insanlardan ibaret değil ve bunu net olarak anlamamızın yolu sokağa çıkmak. Sokaktaki insanlarla konuşarak bunu anlayabiliriz. Aslında muhabirlik bunun keşfedilebileceği en kilit nokta. Ulaşılamayacak kişilerle diyalog halinde olmak… Bazen de dram içinde bulunmak, üzülmemek, duygularına yenik düşmemek ya da sinirlenmemek gibi tecrübeler katıyor insana. Bu mesleğin en garip tarafı da, o anda yaşamanız gereken duyguları yaşayamıyorsunuz. Ama bu sonradan ortaya çıkıyor. Belki röportaj, haber veya olay anında kahkaha atmak istiyorsunuz ya da sinirleniyorsunuz ve bağırmak istiyorsunuz. Belki de çok korkuyorsunuz bir olay yerinde ve tepki veremiyorsunuz. Hep stabil kalmanız gerekiyor ama daha sonra bu durum bir insan için çok yıpratıcı olabiliyor. Bence habercilik psikolojik olarak zor bir iş… Olay anında dimdik durup, eve geldiğimde ağladığımı hatırlıyorum ama zaman geçtikçe o olayı orda bırakmayı öğreniyorsunuz ve profesyonelce işinizi yapmaya başlıyorsunuz. Çünkü hayatın gerçekleri bunlar.