Aktif Genç Enerji

Genç yaşlarından itibaren edindiği evrensel deneyimlerini Sabancı bilgeliği ve sıra dışı olmanın fark yarattığının öneminin bilinciyle harmanlayan Emine Sabancı Kamışlı, projelerini Türkiye sevgisiyle büyüyen, olgunlaşan düşüncelerle sürdürülebilir katkılara dönüştürmüş.

Esas Holding’in kurucularından olan Emine Sabancı Kamışlı, 2000 yılından bu yana Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yapıyor. Esas Holding’in kurucu ortağı olmadan önce Aksigorta’da ticaret direktörlüğü yaptı. Aksigorta, Akhayat ve Sabancı Holding’de İcra Kurulu Üyesi olarak görev yapan Emine Sabancı Kamışlı, sürdürülebilir sosyal yatırımı kolaylaştırmak için kurulan Esas Sosyal oluşumuna da liderlik ediyor. Kariyerine Londra’da bir reasürans aracılık şirketi olan Willis Corroon’da başlayan, London School of Economics’te Endüstri ve Ticaret Ekonomisi lisans derecesini tamamlayan Emine Sabancı Kamışlı’dan kendisi ve çalışmaları hakkında değerli bilgiler aldık.

Küçük yaşta eğitiminize İngiltere’de devam etmenizin zorlukları ve katkıları neler oldu?

Evet, 11 yaşımda “My name is Emine” kadar bir İngilizce ile İngiltere’de yatılı okula gittim. PTT’den telefon talebinizi yazdırıp saatlerce ahizeye yakın durup görüşebilmeyi beklediğiniz dönemlerdi. Şimdiki gibi teknolojik yakınlaştırıcılar yoktu. Tabii ki başlangıçta zordu, yeni bir kültür, yeni bir düzen ama bir o kadar da yeni bir ufuk! Kalabalıklar içerisinden ‘neden’ sıyrılman gerekir ve bunu ‘nasıl’ yapabilirsini Heathfield School’daki yedi senemde çok iyi öğrendim. Risk alacaksın ki lider olabilesin ama etrafın da sağlam olacak ki başın belaya girmeyecek. Yani o yatılı okul günlerimi bugüne, iş dünyasına uyarlarsak aslında temel prensipler aynı. Evet, eğlenmek için ‘risk’ aldım, okuldan geceleri kaçtım, amma bunu sağlam dostlarımla, yani ‘iyi takımdaş’larımla yaptım, yakalanma olasılığını yani riski minimuma indirdim. ‘Takım’ gerçekten çok önemli. Yatılı okulda olmak bana aslında çok küçük yaşta ayakta kalabilmeyi ve bunun için dostlukların önemini, değerini öğretti. O dönemlerde bence Türkiye’de bu kadar bağımsız eğitilemezdim. Hele ki orta sonda okulda İngiliz edebiyat ödülünü alınca, “Vayyy be çalışınca herşey olur” dediğimi bugün bile keyifle anımsıyorum.

Türkiye’ye döndüğünüzde neler değişti?

Orta okul ve liseyi Heathfield School’da, üniversiteyi London School of Economics’te okudum. Sonra City of London’da üç yıl Willis Faber’da -şimdi adı değişti- (the Lloyd’s lisanslı) reasürans brokerı olarak çalıştım. Muazzam şeyler öğrendim. Her biri beni ‘herhangi bir’ eleman olarak değerlendirip eğitti. Ofis angaryalarına maruz kaldım ama şikayet etmek yerine, halledince ben de takımın vazgeçilmezlerinden olmayı başardım ve mutlu oldum. Hiç unutmadığım bir anım var: Patronum benden Lloyd’s’a gidip, Çin-Pekin’deki bir sirkte, bisiklete binecek bir pandayı, kazaya karşı sigortalatmamı istedi. Tabii ki şaka mı, değil mi diye bir an düşündüm ama anladım ki ciddi. Elimden geleni yaptım ve başardım. Ofise döndüğümde ben de artık o takımın bir parçası olmuştum, ‘takımdaş’ idim… Ne soyadım, ne soyağacım beni bu verdiğim zorlu çaba kadar kabul ettiremezdi. O gün bunu deneyerek anladım. O dönemde “Ben nereye ait idim?” gelgitlerini yaşıyordum. Bir gün İstanbul’da izindeyken aradığım cevabı buldum. Evet, benim Türkiye’m de olmam benim için en huzurlusuydu ve döndüm. Tabii ki bu kararımda ‘dengem’, sevgili eşim Erhan Kamışlı ile tanışmış olmamın da katkısı vardı.

Aksigorta da işe başladım. Bir süre sonra anladım ki burada benim ‘konumum’, benim alışık olduğumdan farklı. Ben bir fikir ortaya atıyorum, insanlar bunun ‘en’ müthiş fikir olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Patron çocuğu ya, bir bildiği vardır misali. Ben ise tam ters bir mantaliteyle ortak akıl arıyorum, takım olarak neler yapabiliriz onu bulmaya çalışıyorum. Burada aslında muhtemelen eksiklik bende ki ilk günden “Biz takımız, eşit sorumluyuz” mesajını vermemişim, ama ben de 23 yaşımın verdiği cehaletteydim herhalde. Hep beraber birbirimizi daha iyi tamamlayarak, sonrasında çok güzel işler yaptık. Türkiye’deki en büyük halka arzlardan olan Aksigorta’nın halka arzı; 1999 depreminde (Allah’ım can kayıplarımızı nurlar katında tutsun) Aksigorta reasürans ekibi olarak olası riskleri önceden uluslararası şirketlere satarak ekonomimize katkıda bulunmamız. Bu arada anmadan geçemeyeceğim, o dönemlerde birlikte çalıştığımız Leyla Keskinel ve Sami Vodina halen benim Esas Holding’deki akıl hocalarımdandır.

2000 yılında, yeni bir yüzyıla girmenin paralelinde yeni bir başlangıç fikriyle mi Esas Grubu’nu kurdunuz?