Çocuklukta Başlayan Seyahat Tutkusunu Hayatının Önemli Bir Parçası Haline Dönüştüren Ali Eriç’in Kaleme Aldığı ‘İstanbul’Dan İstanbul’A Bir Dünya Seyahati’ Adlı Kitabı, Bu Tutkunun 621 Sayfaya Sığan Küçük Bir Kesiti Sadece.
Eğitiminiz hakkında bilgi verir misiniz?
ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nü 1982 yılında bitirdim. Öncesinde ise ilk, orta ve lise eğitimimi yine Ankara’da devlet okullarında almıştım. Doğma büyüme Ankaralıyım yani. Her ne kadar makine mühendisi olarak diplomamı almış olsam da, profesyonel yaşantımda mesleğimi hemen hemen hiç icra etmedim. Çalıştığım sektör hep telekomünikasyon oldu ve ben iş hayatımda eğitimim süresince edindiğim mühendislik nosyonunu kullanarak telekomcu oldum.
Seyahatlere olan ilginiz nasıl başladı?
Ben her zaman gezgin ruhluydum, kendimi bildiğimden beri. Çok küçük yaşlarda, daha okula bile gitmezken o zamanın ilk ansiklopedilerinden Hayat Ansiklopedisi vardı evimizde. Ben onun harita sayfalarında gezmeye başlamıştım; hayalimde dolaştığım yerleri canlandırarak. Sonraları bu duygu daha da gelişti. Yine haritalarda gezinirken gördüğüm, ilgimi çeken ilginç ve gizemli isimleri olan ülkeleri, şehirleri ansiklopedide bulup okurdum. Ailecek çok olmasa da gezerdik. Ama profesyonel hayatıma yön veren de yine seyahat etme aşkı oldu. Bu seyahat ötelenmedi aslında. Yani, eskiden böyle bir seyahati gerçekleştirmenin ancak hayalini kurabiliyordum. O ilk hayallerin başlangıcı da rahmetli Sadun Boro’nun yaptığı dünya yolculuğu sırasında Hürriyet gazetesinde yayımlanan anılarıyla oldu.
Çoğu kişi iş ve özel hayatları dolayısıyla hayallerindeki seyahati ileriki tarihlere erteler. Siz seyahatlerinize zaman ayırmak için nasıl bir yol izlediniz?
Okuldan mezun olduktan sonraki profesyonel hayatım da hep seyahat etmeyi gerektiriyordu; arabayla ve dağ, tepe… Telekomünikasyon alanında saha mühendisliği yapıyordum ve sürekli geziyordum. Başlarda yalnızca Türkiye’nin her köşesini, tüm kasabalarını, köylerini dağlarını gezerken, sonraları buna Kafkaslar ve Orta Asya ülkeleriyle Afrika da dahil oldu. Kendi işimi kurduğum 1994’ten sonra şirketin başında ve genellikle ofiste oluyordum. Giderek yoğunlaşan iş yükünün ağırlığından kurtulmam, aşırı yoğun temponun zirveye ulaştığı 2001’e rastlar. Çalışmak için yaşayan işkolik bir mahluka dönüşmüştüm ve bu durumu düzeltmem gerekiyordu. Bundan sonra hayatı rölantiye alıp, sorumluluklarımı genç ortaklarıma devretmeye ve kaçırdıklarımın peşinden koşmaya karar verdim. Böylece çocukluğumdan beri hayalini kurduğum seyahatlere başlamak için fırsat doğdu.
Seyahatlerinizi nasıl planlıyorsunuz?
Öncelikle nerelere gideceğime karar veriyorum tabii. Gideceğim ülke ya da ülkeler ile ilgili bol bol okuyorum, notlar alıyorum. Böylece bir seyahat planı çıkıyor ortaya; gidilecek şehirler, görülecek yerler filan. Kitaplar toparlıyorum, rehber kitaplar satın alıyorum, rota oluşturuyorum ve gidiş tarihini tespit ediyorum ve vize müracaatları için yeterli süre öncesinden müracaat ediyorum.
Ağırlıklı olarak hangi ulaşım aracını tercih ediyorsunuz?
Büyük seyahatlerimi hep kendi arabamla yapmayı tercih ederim. Ama bazı destinasyonlar uzak oluyor haliyle. Örneğin Avustralya ve Yeni Zelanda’ya gitmekse hedefim ya da Küba’ya gitmeyi düşünüyorsam uçak kullanıyorum mecburen. Araba seyahatini seviyorum. Araba özgürlük demek benim için. O nedenle sonrasında genellikle araba kiralıyorum.
Sizce bir gezgin için hedeflenen noktaya varmak mı, varırken yolda yaşananlar mı daha anlamlıdır?
Her ikisi de… Hedeflerinize ulaşmak ayrı bir haz veriyor; ‘Başardım!’ diyorsunuz. Ama öte yandan o hedefinize ulaşana kadar bilmediğiniz coğrafyalardan geçiyor, yeni insanlarla tanışıyorsunuz. Bazen hiç ummadığınız bir olaya tanıklık ediyorsunuz. Hepsi kendince anlamlar taşıyor tabii.
Kaç yıldır seyahat ediyorsunuz?
Yurtiçi seyahatlerimi saymazsak, ilk yurtdışı seyahatimi eşimle Afrika’ya, Kenya’ya yapmıştık; 39 yaşımdaydım o zamanlar. Demek ki 19 yıl olmuş. İş ziyaretlerim dışında o zamanlar çok da vakit bulamıyordum seyahate.
Türkiye ve dünyanın hangi noktalarına seyahat ettiniz?
Antartika dışında altı kıtayı da dolaştım. Kaç ülke olduğunu tam olarak hatırlamıyorum ama 70’in üstündedir.
Seyahatlerinizin bir kitaba dönüşme süreci nasıl oldu?
Kitabım, tek bir seyahatimin hikayesidir. O da kendi aracımla yaptığım, 2009 mayıs ayında İstanbul’da evimin önünden yola çıkarak başladığım, yaklaşık 132.000 km kat ettiğim ve üç yılı aşkın bir sürede beş kıta ve 39 ülke aşarak yine evimin önünde tamamladığım dünya seyahatimdir. Aslen yola çıkmadan ve sonrasında bu seyahat anılarımdan bir kitap çıkarmak niyetim hiç yoktu. İnternette günlüklerimi yayımladığım web sitesini takip eden izleyenlerimin bazıları bu günlüklerden güzel bir kitap çıkabileceği ve bunu ciddi olarak düşünmem gerektiği konusunda giderek artan baskı yapmaya başladılar. Seyahatin sonuna doğru bu konunun üzerinde düşünmeye ve günlüklerimin kitap haline getirilmesinin gerekliliğine ben de inanmaya başladım. Buna beni zorlayan iki neden vardı: İlki böyle önemli bir seyahatin, hele Türkiye plakalı bir araçla yapılan ilk dünya seyahati olma özelliğini taşıyan böyle bir projenin daha geniş bir kitleye duyurulması gerekliliğine inanmam; ikincisi ise, özellikle gençleri böyle uzun soluklu, geniş kapsamlı seyahatler için yüreklendirme ve heveslendirme isteğiydi.
‘İstanbul’dan İstanbul’a Bir Dünya Seyahati’ kitabınızı tanıyabilir miyiz?
Ağırlıkla, dünya seyahatimde başımdan geçen olayları gün be gün anlattığım anılarımı kapsıyor. Bunun dışında gittiğim ülkeler, o ülkelerin tarihi, politik ve sosyal yapıları, ülkelere yön veren kişilerin hayatları ve daha birçok konuda okuduklarım, dinlediklerim ve öğrendiklerimden ilginç bulduklarımı da aktarıyorum kitapta. Çok sık olmamakla birlikte, seyahat edeceklere yol gösterecek ipuçları da var. Ve bolca fotoğraf tabii…
Seyahat etmek isteyenler için önerileriniz nelerdir?
Bizde seyahatlerin çok pahalıya mal olacağından korkuluyor. Özellikle gençler için Avrupa’daki Interrail gibi ekonomik imkanlar mevcut. Başlangıçta bazı endişeler olabiliyor ama yola çıkar çıkmaz yerini seyahatin keyifli heyecanına bırakıyor.