Tarihi Değiştiren Dünya Mirası: Göbeklitepe

UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alınan Göbeklitepe, tarih öncesi dönemlere dair bildiklerimizi sorgulatıp, bizlere insanlığın geçmişi ile ilgili yeni şeyler öğretiyor.

Tarihin dönüm noktası olarak değerlendirilen Göbeklitepe Ören Yeri, Şanlıurfa’ya 20 kilometre mesafedeki Örencik köyü yakınlarında bulunuyor. Göbeklitepe, Balıklıgöl’ün hemen üst tarafında, Harrân Ovası’na hâkim, Nemrut Dağı’nı gören 850 metrelik tepenin üzerinde çok eski bir yerleşim merkezi. Yaklaşık 12 bin yıl önce Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan bölgede, insanlık tarihinin en önemli değişimlerinden biri yaşamaktaydı. İnsanlık, avcı toplayıcı bir yaşam tarzından yerleşik hayata, çiftçi üretici düzene geçmek üzereydi. Binlerce yıl öncesinin avcı toplayıcılarının bu geçiş döneminde sandığımız gibi mütevazı bir yaşam tarzıyla yetinmemiş olduklarını, aksine görkemli bir evre yaşadıklarını Göbeklitepe’deki izler sayesinde görebiliyoruz.

DEVRİM NİTELİĞİNDE

Dünyanın orijinal haliyle günümüze kalmış en eski tapınağı olarak bilinen Göbeklitepe, tarih sahnesinde ‘devrim’ niteliğinde bir keşif olarak tanımlanıyor. Öyle ki Göbeklitepe, Stonehenge’ten bile 7 bin, Mısır piramitlerinden ise 7 bin 500 yıl daha eski. Geçmişi günümüzden 11 bin 600 yıl öncesine dayanan bu arkeolojik alan, doğru sandığımız birçok şeyin sorgulanmasına neden oluyor. Arkeolojik alandaki kazı çalışmaları ilk olarak 1995 yılında, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün işbirliğiyle başlatılmış. 2014 yılı yazında kaybettiğimiz Alman Arkeolog Prof. Klaus Schmidt’in liderliğinde yürütülen kazılarda heyecan verici sonuçlara ulaşılmış. Prof. Schmidt, “Göbeklitepe’nin tarihin bilinen en eski tapınma merkezlerinden biri olduğunu zaten ortaya çıkarmıştık. Son kazı çalışmalarıyla buranın dünyanın en büyük tapınma merkezi olduğu anlaşıldı.” diyordu hayatta olduğu yıllarda. O kuşkusuz bir Anadolu aşığıydı. Şanlıurfa’nın tarihi merkezinde yerleştiği eski bir Urfa konağında ömrünün son yıllarını geçiren ünlü araştırmacı, Göbeklitepe ve Anadolu arkeolojisine tüm yaşamını adamıştı. Hayatta olduğu yıllarda kendisinin en büyük destekçisi olan Çiğdem Köksal Schmidt ise Şanlıurfa’daki evlerinde onun mirasına sahip çıkmayı sürdürüyor. Hem de bugüne dek insanlığa armağan ettikleri büyük keşiflerin üzerine koyarak… Çiğdem Köksal Schmidt, Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan hayvan figürlerinden esinlenerek çeşitli resimler üretiyor. Hatta ben de Çiğdem Hanım’ın derinlikli sanatçı ruhundan süzülen bir turna figürlü ahşap boyama eseri mağazadan almadan edemiyorum. Estetik görünüşleri ile tarih boyunca baş tacı edilen turnalar, saflığın, bereketin ve mutluluğun müjdeleyicisi olarak sayıldığı gibi; sadakatin, özgürlüğün ve onurun simgesi olarak görülmüş. Tek eşli olarak bilinen bu zarif kuşlar, eşini kaybettiğinde bir daha çift arayışına girmemesiyle de tanınıyor.