Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sayılı beyin cerrahlarından biri olan, hekimlik ve akademik kariyeri başarılarla dolu, hocaların hocası Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Kuday ile beynin bilinmeyen yolculuğunu keşfe çıktık.
Onun ismini geniş çevreler Ebru Gündeş’in rahatsızlığıyla öğrenmiş olsalar da o, hayatının her döneminde kendinin, mesleğinin de ötesinde ilgi duyduğu her alanda geliştirmeyi ilke edinmiş çok değerli bir isim. Daha üç yaşında babasını kaybeden ve bu yüzden çocukluk hayali pilot olmak olan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Kuday, parlak tıp kariyerinin de ötesine geçerek, kendi merakı, ilgisi ve çabalarıyla tarih ve felsefe üzerinde de kendisini geliştirmiş bir bilim insanı. Şimdilerde tarih tutkusu için yeniden üniversiteye başlayan Kuday, öğrenmekten vazgeçmeyen bir öğrenci…
Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Kuday’ın doktorluk serüveninin hikâyesi nedir?
İzmir Buca’da doğup büyüdüm. Babam Pilot Niyazi Kuday, 1945’te Kütahya’da şehit olduğunda ben üç yaşındaydım. Çocukluğumda hiçbir zaman tıbbiyeli olmayı düşünmedim. Lisede aşı yapılan günlerde kaçardım. Ben İzmir Atatürk Lisesi mezunuyum. Lisede matematik, biyoloji ve beden eğitimi derslerinden bir yıl da kaldım. Mezun olunca bir sürü üniversitenin sınavına girdim, kazandım ve İstanbul Hukuk’ta karar kıldım. Ne var ki, tıp fakültesini kazanan çok yakın bir arkadaşımın ısrarıyla 250. yedek olarak kaydımı tıp fakültesine aktardım. Tıpta iyi bir talebe değildim ama hiç de kalmadım. İlk yıllar tıbbiye hiç hoşuma gitmedi doğrusu ancak çok neşeli bir grubumuz vardı. 1967 yılında İstanbul Tıp’tan mezun olduktan sonra yeni kurulan Ankara Hacettepe’yi görmeye gittim. Sonradan profesör olduğunu öğrendiğim Amerikalı bir doktor, yere düşen hastasına bakıyordu. Ben de o an kendisine yardım ettim. Bana, ne yapmaya geldiğimi sordu. Ben de ihtisasa girmek istediğimi söyledim. O da bana; ‘Gel beyin cerrahisine gir’ dedi. Beyin cerrahisi önceleri bana çok zor geldi. Her sabah istifa edeceğim diyordum ama bölüm başkanı kabul etmiyordu. Daha sonra Hacettepe’ye birçok arkadaşım geldi, birden kendimi hızlı bir temponun içinde buldum. Gece gündüz ameliyatlar, güzel bir hastane, derken farkında olmadan iş hoşuma gitti ve işte bugünlere geldik.
Yoğun ve zor meslek yaşamınızda, uyumaya zaman bulabiliyor musunuz?
Bir günde peş peşe 7 ameliyat yaptığım oldu. Eskiden hiç aralıksız iki tam gün süren ameliyatlarımız olurdu ama şimdi teknoloji çok ilerledi. Mesela Ebru Gündeş olayında 35 saat uyumadım. İstediğim an, kafamı koyup her yerde rahatlıkla uyurum.
Peki, beyin nasıl bir mekanizma?
Beyin Tanrı’nın bize verdiği bir hediye. Leonardo Da Vinci’nin tabiriyle ‘Tanrı’nın yarattığı bir mücevherdir’ ve beyin Tanrı’nın bir mucizesidir. İnsan vücudunun en korunaklı yerinde, yani kafatasında saklıdır. Kafatası içinde yer alan beyin 200 milyar hücreden oluşuyor. Beyin şimdiki anlayışıyla kullandığımız bilgisayarlara benzetilir ama bence bu çok yanlış bir düşünce. Beynin düşünce hızı dakikanın 60 katrilyon femto saniyesindedir. Bu hıza hiçbir bilgisayar ulaşamaz. Mesela 5 yaşındaki bir çocuğun düşüncesine bugünün teknolojisiyle Amerika kıtasını kaplayan büyüklükte bir bilgisayar gereklidir. Kısaca beyin, muhteşem bir organdır.
İnsan beyninin ne kadarını kullanıyor?
Bildiğimiz kadarıyla ‘insan, beyninin çok çok azını kullanıyor’ sözü doğru değil. Bildiği şeyler kadarını kullanıyor.
Beyindeki atardamarda ortaya çıkan balonlaşma olan anevrizmanın, genç ve yaşlı herkeste ortaya çıkabildiğini görüyoruz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Genç, yaşlı her 100 kişiden 5’inde ortaya çıkabiliyor. Kanadığı zaman hasta hayatını kaybedebiliyor ya da kalıcı nörolojik hasarlar meydana gelebiliyor. Tesadüfen fark edildiklerinde ise tedavisi mümkün oluyor. Ölüm oranları arasında kalp ve kanserden sonra beyin kanamaları gelir. Bu beyin kanamalarının en önemli nedenlerinden biri travma, diğeri ise anevrizmadır. Anevrizmayı bir su tesisatı gibi düşünecek olursak, bu tesisatın belli yerlerinde kavşaklar var. Kavşakların zayıf noktalarından, ufacık bir yerden baloncuk ortaya çıkıyor. Tansiyon değişikliğinde veya sinirlenince veya durup dururken bu baloncuklar patlayabilir. Bu patlama esnasında da hastaların önemli bir kısmı maalesef hayatını kaybediyor. O yüzden geçmeyen baş ağrıları önemsenmeli, mutlaka doktora başvurulmalı.