Yıllar boyunca kendi yolculuğunu tuvaline soyut bir biçemle aktarmış olan Ahmet Özel son sergisi ‘İç Güneş’ le kendi aydınlanmasını mitolojik düzenlemelerle mercek altına alıyor.
İstanbul 1970’lerde kalabalık bir çarşı gibi canlıydı. Bir sürü Amerikan aracının yollarda seyir ettiği dönemlerdi. Bu yıllarda bir lise öğrencisi öğrenim gördüğü Kabataş Lisesi’nden çıkıp, Fındıklı’ya yürürdü. Fındıklı onun için balık tutmanın tadını çıkardığı bir mekân olmuştu. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinin–bugünkü adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesibahçesine gelir, balık tutar ve hayaller kurardı. Bir gün tesadüfen arkasında duran akademi binasına adım attı. Bu onun hayatını değiştiren ilk adımdı. Bahsettiğim bu lise öğrencisi yetenekli sanatçı Ahmet Özel. Özel o gün akademide gördüğü bir sergiden fazlasıyla etkilenip ve sanat eğitimi almaya karar vermiş bir sanatçı. Göçmen bir ailenin çocuğu olan Özel resme yetenekli olsa da ailesi ya da çevresi tarafından bu alanda bir kariyer sahibi olması için yönlendirilmedi. Akademide gördüğü bu sergi onu akademinin sınavlarına başvurması için motive eden yegâne şey oldu. Tahmin edebileceğiniz üzere kabiliyetli sanatçı bu sınavlarda başarılı oldu ve sanat dünyasına girmeyi başardı.
Özel’in tuvaldeki ilk fırça darbeleri tesadüfen başlamış da olsa, sanatçı bu konuda kendini çok geliştirmiş ve Türkiye’deki en üretken sanatçılar arasında yer almayı başarmış biri. Son sergisi “İç Güneş” ise Galeri Diani’ de 16 Mart’ ta açıldı. Özel ile bu sergi hakkında konuşmak için Galeri Diani’de buluştuk. Buluşmamız sırasında kendimi çok yoğun bir sohbetin içerisinde buldum. Emin olduğum şey ise yılların kültürel ve bilgisel birikimine sahip bilge bir adamla konuştuğumdu. Konuşma ilerledikçe, Özel’in sanatı ve perspektifi hakkında daha çok meraklanmıştım.