İrem Helvacıoğlu’ndan aldığımız enerji ve ilhamla zaman tünelinde bir yolculuğa çıkıyor ve kendimizi, 2000’lerde bir yaz ayının ortasında geçen özel bir hikâyenin içinde buluyoruz.
Ultra enerjik, cool, cesur ama bir o kadar da kırılgan ve romantik bir ruha sahip İrem Helvacıoğlu. Sürekli araştırmayı seven ve derin derin bakan gözleriyle sıcacık bir sohbeti var ve siz sordukça o anlatıyor. Sıkı sıkıya bağlı olduğu değerleri, konfor alanından çıkmaktan korkmayan yapısı ve samimi duruşu ise çizdiği tabloyu tamamlıyor, o anlattıkça içinden başka başka kadınlar çıkıyor. Hikayesi olan, güçlü ama bir o kadar da naif, zarif kadınlar… Sohbetimiz devam ederken, Helvacıoğlu ile zamanda bir yolculuğa çıktık,
2000’lerin yazlarına ışınlandık; kendimizi, kahramanı bugüne ait ama geçmişten gelen bir hikâyenin içinde bulduk.
İrem Hanım, tüm iş yoğunluğunuz arasında nasıl gidiyor sizin için her şey?
Her zaman yoğun bir iş tempom oldu benim ama bu yıl çok özeldi gerçekten. Hem pandemi öncesi oynadığım sanat filmi ‘Eflatun’ hem dizimiz ‘Annenin Sırrıdır Çocuk’ bir yandan da yeni dijital platformun lansman projesi ‘Kaçış’ var. Çok heyecan verici… İşler seyirciyle buluştuğunda ise tabii tüm yorgunluğumu ve yoğunluğumu unutuyorum. Bu yoğun tempoda olmak özel yaşantımı biraz zorluyor tabii her şeyi hızlandırmak,
birçok şeyi bir iki güne sığdırmak durumunda kalıyorsun ama ailem ve arkadaşlarım bu durumda bana çok destek oluyor.
Dijital platformdaki diziniz yayınlanmaya başladı. Biraz bahsetmek ister misiniz?
Ekim ayında okumuştum senaryoyu sanırım, bir yandan da yaz döneminde dijital platformda olmayı çok içten istemişim. Lansman projesini okumak ve içinde yer almak keyifli ve heyecan verici bir deneyim oldu. Güçlü, cesur ve farklı bir konusu var.
Beyaz perdede ya da tiyatro sahnesinde olsun, hayat verdiğiniz karakterler genelde aşkta cesur kadınlar. Öyle ki, bu bazen tehlikeli olsa da hissettiğini yaşamaktan kaçmıyorlar. Kendinizle kıyasladığınızla, bu kadınlarla nasıl farklar ya da benzerlikler görüyorsunuz? Siz de onlar gibi korkusuz adımlar atar mısınız?
Bence seçim yaptığım her karakterin içinde biraz benden bir şeyler
var. Onu başka bir karakterle birleştirecek olmak, yeniden yaratmak hem eğlenceli hem zor. Korkusuz adımları seviyorum, güçlü duyguları ifade etmek, sonucun olumlu ya da olumsuz olmasını düşünmeden adım atmak ‘keşke’leri azaltıyor gibi geliyor.
Çok neşeli, her daim pozitif ve neşe saçan bir enerjiniz var, hep mi böyleydiniz, yoksa yaş aldıkça gelişen bir şey mi bu?
Çocukluktan beri böyleydim. Hatta hiperaktif olmam yani sahip olduğum o yüksek enerji, bazen karşımdaki insanları yorabiliyor ve bunu engelleyemiyorum ama ben böyle çok mutluyum.
Diğer yandan, enerjiniz ve pozitif bakış açınız genelde galip gelse de arada sıkıntıya düştüğünüz anlar da oluyordur. Böyle durumlarda kendinizi iyileştirmek için neler yaparsınız?
Bu kadar yüksek bir enerjide olmak iki uç yaratıyor, dengeli bir geçiş sağlayamıyorum. Bir an enerjim aşağı düşüyor ve bunu dipte yaşıyorum. Yalnız kalmak, düşünmek, doğadan destek almak çok iyi hissettiriyor böyle anlarda. Bence bu daha doğru düşünüp, karar verebilmek için harika bir yöntem.
Hayatı akışında mı yaşarsınız, şansını zorlamayı seven biri misiniz?
Bazen akışı yaşamayı tercih edip, bazen de sınırları zorlarım.
Çocukluk çağlarınıza dönsek biraz da, küçük yaşlarınızdan beri sahip olduğunuz bir takıntınız ya da alışkanlığınız var mı?
Çocukluğumdan beri hala çoğu yemeği yoğurtla karıştırırım. Yemeğin yanında bir şey içemem. Önce yemeği yer, ondan sonra içerim uygun içeceği. Hatta şöyle söyleyeyim; sabahları çay mesela kahvaltıyla birlikte gelirse, ben içene kadar mutlaka soğur.