Hayattaki deneyimlerini, yaşanmışlıkları henüz çok genç yaşta kendini keşfetmek ve potansiyelini daha iyi anlamak üzere yorumlayarak pozitif enerjiye dönüştüren Lara Tuksal yaşadıklarını, yazdığı kitabı ve sosyal medya hesaplarından paylaşarak olumlandırıyor.
Lara Tuksal, gerçek sevgiyi, cesareti, mutluluğu arayanlara kendi deneyimleri ve bilgi birikimleri üzerinden sesleniyor… ‘Tut Elini’ adlı kitabındaki dokuz haftalık programla, kendini dönüştürerek gerçekleşen hayallerin tadına varma yolculuğunu birlikte konuştuk.
İçinizdeki enerjiyi nasıl keşfettiniz?
Psikoloji ve kişisel gelişim konularına, kendimi bildim bileli ilgim olmuştur. Lisede okurken bile derslerde en arkaya oturur, sıranın altında bu konular hakkında kitaplar okurdum. Ancak o zamanlar ilerde bu alanlara yönelebileceğimi düşünmemiştim. Bana her zaman ‘elle tutulur’ bir işim olması gerektiği söylenmişti. Böylece ben de üniversitede işletmecilik eğitimi aldım. Ancak üniversitenin son senesinde yaşadığım bir sağlık sıkıntısı beni tekrar bu yola yönlendirdi. Her şey normal giderken bir gece aniden ayağımda kırılan
bir kemik ve doktorların bana bir daha eskisi gibi yürüyemeyeceğimi söylemesiyle hem hayatım hem de psikolojim bambaşka bir hal aldı. Kendimi çok çıkmazda ve çaresiz hissediyordum. Tüm doktorlara gitmiş, her yolu denemiş olsam da tıp, hastalığıma ne bir ad verebiliyor ne de çare bulabiliyordu. Böylece ben de alternatif yollar aramaya başladım. Nefes, aile dizimi, reiki denedim, psikologlara, nörologlara gittim. Bir ara vegan oldum, bir
ara et suyuna çorbayla karnımı doyurdum. İyileşme umuduyla girdiğim tüm bu yollarda cevaplarımı hep meditasyonda buldum. Zihnim sakinleştikçe ayağımı hasta eden düşüncelerim ortaya çıktı ve ben kendi rahatsızlığımı iyileştirdim. Şimdi eskisi gibi yürüyebiliyorum. Böylece ben de meditasyona yöneldim ve eğitmen olmaya karar verdim.
Duygular insanı yönetir mi, nasıl yönetir?
Bizim duygularımız, düşüncelerimiz ve hareketlerimiz bir döngü halinde çalışır. Bazen duygulardan bir düşünce oluşturur, ona göre davranırız ya da düşüncelerimiz belli duygulara yol açar ve davranışlarımızı şekillendirir.
Kimi zaman ise davranışımızdan dolayı belli bir duygu veya düşünce ediniriz. Yaşadığımız
her deneyim, kalbimiz ile birlikte zihnimizi de harekete geçirir. Mesela çocukluğumuzda ailemiz bizi sadece iyi not aldığımızda övdüyse, o anda sevildiğimizi elbet ki hissetmişizdir. Böylece sevilmek için başarılı olmamız gerektiğini düşünüp belki de hayatımızı çok çalışmaya adayabiliriz. Bizler deneyimlerimizden çıkarttığımız düşüncelerle zihnimize bir kanca takarız. İlk kancalarımız çocukluk yıllarında atılır ve yaşamın içinde o kancayla ilgili her yeni deneyim yaşadığımızda ilk kancamıza yeni bir kanca takılır. Yıllar geçtikçe o kancalar çok ağırlaşır, canımızı yakmaya ve bizi aşağı çekmeye başlar. İşte bu kancalar bizim kaderimizin kalemidir. Bizler hiç fark etmeden bu kancalara göre hayatımızı çizer sonra da yaşadıklarımıza kader deriz. Oysa kaderimizin kalemi bizim elimizdedir. Kendi kancalarımızı bulur ve onlardan özgürleşebilirsek hayatımıza yön verme fırsatına da ulaşabiliriz. Yukarıda verdiğim örnekte hayatta sevildiğini hissedebilmek için çok çalışması gerektiğine inanan yetişkin çocuk belki bu düşüncesini fark eder ve değerini başarılarına bağlamayı bırakırsa, her gün aşırı çabalayarak kendini hırpalamaktan da vazgeçer.
Zihin ve beden bir olabilir mi?
Zihin ve beden birbirinden ayrı düşünülemez. İlk soruda ayağımla ilgili yaşadığım rahatsızlıktan bahsetmiştim. Bu rahatsızlığımın zihnimde yatan nedenlerini bulunca aslında kendi kendimi hasta ettiğimi fark ettim. Hatta aslında hasta olmadığımı, ayağım kırılmadan önce ‘hasta’ düşüncelere sahip olduğumu bunun da bedenime yansıdığını gördüm. Kitabımda çok daha detaylı anlatsam da ben “kendi ayaklarının üzerinde durmak zorundasın, kimseye (ekonomik olarak) bağlı kalma” sözleriyle büyütülmüş bir kadınım. Bu yükün altında erken yaşta ezilen bedenim, ayağımı sakatlayarak hem beni gerçekten
de kendi ayaklarımın üzerinde durmaktan alıkoydu, hem de ekonomiden daha büyük bir nedenle, fiziksel olarak başkalarına bağlı kıldı. Ben zihnimi fark ettiğimde ve içine sıkıştığım eski düşüncelerimden özgürleşmeye başlayınca da ayağım iyileşmeye başladı.