Tatil için yurt dışında gidilebilecek en güzel yerlerden biri Portekiz’in başkenti olan, Atlantik kıyısındaki Lizbon, tarihi, kültürü, müzeleri, mutfağı ve müziğiyle büyüleyici bir şehir…
Son zamanlarda Lizbon’a yerleşme hayalleri kuran o kadar çok kişiye rastladım ki, anlatamam. Lizbon, hakikaten hayaller kurduracak kadar büyüleyici bir şehir. 13. Yüzyılda kurulan ve Portekiz’in yükselişinde büyük rol oynayan Lizbon, kendine özgü kodlarını koruyan semtleri, bir sembol haline gelen tramvayları, yenilikçi ve yaratıcı yeme içme mekanları ile sizi ağırlamaya hazır. Portekiz’in bu harika başkentinde, hem tarihe, hem sanata, hem de eğlenceye doyabilirsiniz. Ünlü Kâşif Vasco da Gama’nın Hindistan’ı keşfetmek için denize açıldığı liman olan Lizbon, Atlantik Okyanusu kıyısında olmasına rağmen tipik bir Akdeniz şehri. Tepeler üzerine kurulan Lizbon, mimari açıdan da çok zengin; Roma, Gotik, Manuelin, Barok, geleneksel Portekiz, modern ve postmodern tarzı yapılar ise şehrin her yerine yayılmış durumda. Büyük bulvarlar ve üzerindeki anıtlarla da dikkat çekici. Tarihi ve kültürüyle de etkileyici bir şehir olan Lizbon, Fenikeliler, Kartacalılar, Grekler, Romalılar, Vizigotlar ve Arapların izlerini taşıyor. Karnaval ve festivalleri, esintili binaları, mozaikli kaldırımları ve açık hava kafeleriyle de turistleri büyülüyor. Tepelerin üzerine kurulmuş inişli çıkışlı bu şehirde, semt ve meydanlar birbirine asansör ve tramvaylarla bağlanmış. Bu özelliğiyle Lizbon’da yürüyerek rahatça dolaşabilirsiniz. Aslında ulaşım amacıyla değil ama yine de nostalji olsun diye tramvaya binebilirsiniz. Özellikle de artık Lizbon’un simgesi haline gelmiş Bairro Alto’yla kesinlikle bir tur atın. Ünlü 28 no’lu tramvay, bütün eski semtlere uğrayarak şehri dolaşıyor. Lizbon’da, Tagus nehrinin kıyısındaki Torre de Belem, Portekiz denizciliğini temsil eden Kâşifler Anıtı, Jeronimos Katedrali mutlaka görülmeli. Castelo de Sao Jorge Kalesi ise şehir manzarasını izlemek için ideal. Kalenin arkasındaki Alfama semti ise pencerelerinde asılı çamaşırları ve küçük meyhaneleri ile fado müziğinin yaşadığı bir mahalle. Bu arada, adını Latince kader kelimesinden alan fado, denize açılıp uzaklara giden gemicileri ve onları bekleyen sevgililerini anlatıyor. Bairro Alto (Yukarı Mahalle) bölgesi ise tarihi zenginliğinin yanı sıra, bar, restoranları ve gece hayatıyla ön plana çıkıyor. Bölge, özellikle hafta sonları Lizbonlu gençlerin toplandığı bir yer. Lizbon’un her zevke hitap eden barları ve kulüpleri bu mahallede yer alıyor. Parque das Nacoes içinde bulunan Oceanario ise çocuk ziyaretçilerine deniz dünyasının sırlarını açıyor. Tarih ve kültürüyle bilinen Lizbon, modern yüzüyle de ön plana çıkıyor. Ünlü Portekizli kâşif Vasco da Gama’nın adını taşıyan, 1998’de hizmete açılan köprü, 17.2 kilometrelik uzunluğuyla Avrupa’nın en uzun köprüsü. San Francisco’daki Golden Gate’in mühendislerinin inşa ettiği 25 Nisan Köprüsü de dikkat çekici. Modern mimarinin bir örneği olan gar binasını da görmenizi öneririm.