1986’da 100 Bin Şehirli Bir İtalyan Kasabasının Takımını Satın Alan Giampaolo Pozzo, Avrupa Futbolunu Etkileyecek Üç Uluslu Bir Deneyin İlk Adımlarını Atıyor.
UCUZA AL, PARLAT ve pahalıya sat… Düşünmesi, yazması oldukça kolay ve mantıklı gözüken bu cümleyi hayata geçirmek çoğu zaman futbol kulüpleri için fazlasıyla zorlu oluyor. Doğru insanlarla çalışmalı, fırsatları kaçırmamalı, biraz da şansınız yaver gitmeli. Bu işi birden fazla kulüple, üstelik en üst düzey liglerde, aynı anda başarabilmek ise bambaşka bir seviye… Udinese’nin, Granada’nın ve son olarak Premier Lig’e merhaba diyen Watford’un sahibi Giampaolo Pozzo ile tanışın.
Dünya futbolunda birçok kulübün aynı anda patronu olmak ilk kez görülen bir durum sayılmaz. Enerji içeceği devi Red Bull, MLS ekibi New York Red Bulls’un yanı sıra Avusturya’da Red Bull Salzburg, Almanya 2.Ligi’nde RB Leipzig’i yönetiyor. City Football Grubu ise Manchester City’yle birlikte MLS’te New York City ile Avustralya A-League’de Melbourne City’nin sahibi konumunda. Belçikalı yatırımcı Roland Duchatelet’in beş farklı ülkede altı kulübün kontrol hissesine sahip olduğu biliniyor. Fakat Pozzo’yu farklı kılan bir durum var, kendisi an itibariyle tarihte ilk kez üç büyük Avrupa Ligi İngiltere, İspanya ve İtalya’nın zirve liglerinde aynı anda kulüp bulunduran ilk patron ve bu futbolun geleceği üzerine bizlere farklı bir vizyon sunuyor.
Futbola bir iş modeli olarak baktığını ve para kazanmak istediğini söylemekten asla çekinmeyen bir patron olan Gian Pozzo’nun kulüp sahipliğine adım atışı 29 yıl önceye dayanıyor. O dönem alt liglerde dolanan bir ekip olan, 100 bin nüfuslu bir kasabanın takımı Udinese’yi Serie A’nın köklü kulüplerinden biri haline getirmeyi başaran İtalyan iş adamı, siyah-beyazlıların önemli bir çıkış yakaladığı dönemde bir fırsatı gördü ve aklındaki ampul yandı. Bu işi sadece İtalya’da yapmayabilirdi. Bir dönem Türk iş adamlarının da ilgilendiği iddia edilen Granada 2009’da alt liglerde tutunma mücadelesi veriyordu ve ekonomik açıdan batmak üzereydi. Oyuncu araştırması konusunda Avrupa’nın örnek modellerinden birine sahip olan Udinese’nin İspanya ayağı olabilir, bazı oyuncuların La Liga piyasasında prim yapması sağlanabilirdi. Proje beklenenden de iyi gitti.
Aradan geçen 6 yıl içinde batmaktan kurtulmasının yanı sıra istikrarlı bir La Liga takımı haline gelen Endülüs ekibi, adeta bir futbolcu pazarlama üssüne dönüştü. Zaman zaman süper menajer Jorge Mendes bağlantılı oyuncuların da uğradığı Granada, özellikle Portekiz devleri Benfica ve Porto’ya Siqueira, Brahimi gibi önemli yetenekleri pazarladı. Bu projeyi bambaşka bir hale getiren haber ise taze: Watford’un Premier Lig’e yükselişi…
Kimileri Championship’ten Premier Lig’e terfi etmenin maddi anlamda Şampiyonlar Ligi şampiyonluğundan bile değerli olduğunu söyler. Küme düşme halinde alınacak 4 yıllık paraşüt ödemeleriyle birlikte en az 185 milyon Euro’luk bir paketin sahibi olmaya hak kazanan Watford, 2 yılda Pozzo ailesiyle aldığı yoldan fazlasıyla memnun. Ayrıca İngiltere gibi maddi anlamda diğer tüm liglerden daha farklı bir yerde duruyor. Udinese’nin sınırlarının çok ötesine geçme şansı yakalayan, Avrupa’da kendinden söz ettirme ve para kazanma fırsatını gören Pozzo’nun bu sene Watford ağırlıklı bir strateji izleyeceği şimdiden kesin.
Üç kulübün birbirini yukarı çektiği bir sistem oluşturulabilirse daha önce futbolda görülmedik bir tabloyla ve yolla karşı karşıya kalacağımız aşikar. Büyük liglerde benzer ortaklıklara gidebilecek örnekler, Pozzo ailesinin ilginç hikayesini temel alabilir. 2015/16 sezonu bu açıdan farklı bir sınava sahne olacak ve özellikle Watford, Premier Lig’de tutunursa farklı bir deneyimin kapılarını açacak. Alexis Sanchez, Medhi, Benatia, Samir Handanovic gibi isimleri Avrupa’nın önde gelen kulüplerine pazarlayan Pozzo için Premier Lig, bir rüyalar alemine dönüşebilir.