Türkiye Aşçılar Federasyonu (TAFED) Milli Takım Şefi Tuba Geçkil yaşadıklarını, deneyimlerini ve başarılarına, ödüllerine giden yolculuğunu anlatıyor.
Pandemi döneminin bilinmezliğinde yoğun çalışmalarından fırsat bulamadığı tasarımlarına yönelen ve realist pastalarına yenilerini ekleyen Tuba Geçkil, pastalarının videolarını paylaşan bir sosyal medya kanalıyla birçok ülke medyasında gündem olurken, 2020 trendinde pastalarıyla viral olmayı da başarmış. Pasta olduğu kesilince anlaşılan bu heykelsi realist pastalar, saf ve organik ürünlerle hazırlanıyor. Geçkil tüm yorgunluğunu ise insanların mutluluğuyla unutuyor.
Mutfağa ilginiz ne zaman başladı? Ailenizde de ilgi yüksek midir?
Pastacılığa olan ilgim küçük yaşlarda başladı. Mutfakta vakit geçirmekten çok hoşlanıyordum. Annemin de teşvikiyle, birlikte ilk muzlu rulo pastamı beşinci sınıfta yaptım. Tabii arkasından birçok tarif denemeye başladım. Çünkü annem beni bu konuda inanılmaz motive ediyordu, yüreklendiriyordu. Onun teşvikleriyle birçok tarifi deneme fırsatım oldu. Sadece pasta değil, kurabiyeler, kekler, yemekler deneyerek, hatta tarifleri değiştirerek yeni lezzetler çıkartmaya başladım. Ailemde annem, babam dışında kardeşlerim de mutfakta vakit geçirmekten çok hoşlanır. Biz ayrıca farklı lezzetleri denemeyi de seviyoruz. Bunları hazırlamak da büyük keyif bizim için. Özellikle hafta sonu yemekleri çok özeldir. Aile bireyleri bir araya toplanır. Dolayısıyla yapılan yemekler özenle hazırlanır. Mutlaka el açması börek, pasta, zeytinyağlı ve ana yemekler bulunur.
Butik pastacılığa yönelmeniz nasıl oldu?
Butik pastacılığa, şeker hamurlu pastaların yapımına oğlumun bir yaş doğum günü ile başladım. Bende oğlumun en sevdiği oyuncağı olan kırmızı arabasının bire bir aynısının pastasını hazırlama fikri oluştu. Çünkü onu çok seviyordu ve ona sürpriz yapmak istemiştim. Kırmızı arabasını önüme alarak kekleri tıraşlamaya başladım ve üçboyutlu olarak ilk pastamı yapmış oldum. Finalde o kırmızı oyuncak arabanın aynısını yapabildiğime inanamamıştım. O zaman şunu söylediğimi hatırlıyorum, “Bu pasta benim işim ve ben bu işi yapmalıyım”. Çünkü gerçekten çok mutlu olmuştum.
Sizin heykeltıraş yönünüz de çok güçlü? Sanat eğitimi veya pastacılık eğitimi aldınız mı?
Sanata olan ilgim de küçük yaşlarda başladı. İlkokulda defterlerimin arkası ve kenarları tamamen çizimlerle doluydu. Özellikle resim dersine bayılıyordum. Öğretmenim yaptığım çizimleri alır, onları çeşitli yarışmalara sokardı. Derece aldığımı hatırlıyorum o dönem. Bu durum çok enteresan değildi çünkü ailede herkes resim yapardı ve daima sanat konuşulurdu. Özellikle babam bu konuda bizim ilk öğretmenimizdi diyebilirim. Yakın zaman önce öğrendiğim küçük bir anım var bu konu ile ilgili. Uzun zamandır görüşmediğimiz bir aile dostumuz bizi ziyarete geldiğinde anlatmıştı. “Bütün çocuklar sokakta oyun oynarken, seni toprağın kenarında su ile karıştırılmış çamur yapmış olarak bulurduk. Orada saatlerce şekiller yapar, resimler çizer, küçük yüzler oluştururdun” demişti ve bu aramızda oldukça gülüşmeye neden olmuştu. Güzel bir anı oldu bu benim için. Pastacılıkla ve sanat ile ilgili herhangi bir eğitim almadım. Küçük kurslara gittiğimi biliyorum ama uzun süreçli eğitim değillerdi. Ancak, sanatın tüm dallarıyla uzun süreli çalışmalar yaptım. Resim, yağlıboya, suluboya, pastel boya, akrilik, ahşap boyama, eskitme, ebru, çini sanatı, rölyef bunların tamamıyla yakinen ilgilendim. Birçok eser çıkardım. Sergiler açtım. Çok uzun süreli, çok keyifli bir dönem geçirdim.