Dünyanın neredeyse bütün mutfaklarını habercilik yıllarında tanıma fırsatı bulan Coşkun Aral, her şeyi yiyen adam olarak tanınsa da, lezzet düşkünü olduğunu vurguluyor ve alışık olduğu lezzetleri özlediğini, bazı lezzetlerin de bağımlısı olduğunu itiraf ediyor.
Haberciliğin duayen ismi Coşkun Aral, doğduğu şehir Siirt’in zengin kültür mirasının etkileyici coğrafyasından beslenerek tüm dünyaya açıldığında, eşsiz bir yaşam deneyimi edinmiş. Savaş muhabirliği yıllarında tek malzemeyle farklı lezzetlerde yemekler hazırladığı günler geride kalsa da, ‘yemek’ Youtube’da ilgiyle izlenen programı
‘Türkiye’nin Pazarları’ için ilham kaynaklarından biri olmuş. A Takımı yıllarında birlikte çalıştıkları Timur Akkurt ile hazırladıkları bu program, hareketli formatıyla her coğrafyanın nimetlerini keşfetmek, tatmak ve deneyimlemenin hazzını izleyiciye aktarmanın en lezzetli yolu olmuş.
Coşkun Aral dendiğinde akla ilk sizin haberci yönünüz gelir. Şimdi ise Youtube’da ilgiyle izlenen ‘Türkiye’nin Pazarları’ programınızla anılıyor, beğeniyle izleniyorsunuz. Bu programı yapma fikri nasıl doğdu?
‘Türkiye’nin Pazarları’ fikri, yıllar önce A Takımı’nda birlikte çalıştığım, beni YouTube dünyasına çeken Timur Akkurt’a ait. Yıllarca farklı coğrafyaların yemeklerini konu eden bir program yapmayı düşlemiştim. Bir ülkenin nabzının en iyi tutulduğu pazarlar, benim için yine bir program projesiydi. Timur Akkurt formatını bana açıkladığında ise çok mutlu oldum. Programı yapabileceğimi ancak tek arzumun, gurme olmasına rağmen yemek yapamadığını iddia eden Timur’un bu programda benim yol göstermemle tencerenin başına geçmesi olduğunu söyledim. Önce ne bıçak kullanmayı, ne de yemek pişirirken dikkat edilmesi gereken şeyleri bilmediğini söyleyip, sıyrılmaya çalışsa da herkesin bir başlangıç noktası olduğunu söyleyerek Timur’u ikna ettim. Altıncı programımızda artık evinde eşine yemek hazırlayan bir Timur Akkurt’la karşı karşıyayız.
İlk hangi pazardan, programınıza başladınız?
Türkiye’nin Pazarları’nda ilk durağımız Çanakkale’nin Ayvacık ilçesindeki Cuma Pazarı’ydı. Yıllar önce Ayvacık’ın bir köyü olan Ahmetçe’de otururken, bu pazara sık sık gider, hangi dönemde ne tür sebzelerin, meyvelerin ve gıda ürünlerinin olduğunu bilirdim. İlk programda bir sürprizle karşılaşmamak için bildiğim ve dönemine göre de sevdiğim ürünlerin olduğu bu pazarı seçmiştim.
Bölgeleri nasıl belirliyorsunuz? Programınızla neyi hedefliyorsunuz?
Ayvacık Pazarı’ndan sonra ikinci program, fazla uzağında olmayan Bergama Pazarı idi. Antik Bergama Krallığı’nın başkenti olan bu bölgede, başta zeytin ve zeytinyağı, bölgeye has sebzeler ve otlar ama en önemlisi dünyanın en değerli fıstığı olarak kabul edilen çam fıstığı var. Bu program işte bu nedenle farklı bir anlama sahip oldu. Çünkü ülkemizin en önemli ihraç ürünlerinden biri olan ve bölge insanının yüzyıllarca en büyük gelir kaynağı olan çam fıstığı üretimi ciddi bir tehlike altında. Fiyatı alınamayacak kadar astronomik boyutlara ulaşmış. Bergama Pazarı’ndan başlayıp bu fıstığın en çok tüketildiği Kozak yöresindeki pazarda alışverişimizi yaptık. Hazırlamayı düşündüğümüz yemeklerde olmazsa olmazımız olacak çam fıstığına ulaşmanın zorlu yolculuğunu ekrana yansıttık. Haberci olmamıza rağmen bu soruna bölge halkının cevap vermesini istedik. Yapmış olduğumuz yemek ve kurduğumuz sofranın muhteşemliğinin yanı sıra çam fıstığı gibi bir ürünün durumunu gözler önüne serdik. Bu demek oluyor ki programımız salt bir yeme-içme programı değil, güncel sorunların da herkesin anlayacağı biçimde yemek masasına yatırıldığı bir program olarak değerlendirilebilir. Pazarları ve o bölgeleri seçerken buna dikkat ediyoruz.
Her mevsimin pazarı farklı mı oluyor?
Tabii ki her mevsimin pazarı farklı oluyor. Marketlerde satılan turfanda diye tabir edilen seralarda yetiştirilen, mevsime uygun olmayan meyve ve sebzeler yerine dönemin ürünlerini tercih etmek önemli. Bazı bölgelere özgün otlar, sebzeler ve bunların mutfaktaki kullanımı tabii ki önceden yaptığımız araştırmayla ortaya çıkıyor. Yola çıkmadan önce o bölgede yaşayan dostlarımızı arayıp, bazı bilgilerimizi güncelleme ihtiyacımız oluyor. Malum küresel iklim değişikliği ve ekonomik sıkıntılar ürün yelpazesinde değişimlere yol açabiliyor.
Keşiflerinizde yerel halktan destek alıyor musunuz?
Evet alıyoruz. Pazara girdiğimizde pazar arabamızla birkaç tur atıyoruz. İlk turumuzda ürünlere ilişkin alışveriş yapanların görüşlerini alıyoruz. Bilmediğimiz bazı yemeklerin tariflerini soruyoruz. İkinci turda da programın ana yemeklerini, salatalarını ve hatta tatlılarını belirliyoruz.