Türkiye’de gazeteciliğin duayenlerinden Dünya Gazetesi’nin kurucusu Nezih Demirkent’in torunu Feyzan Ersinan, hem yayıncı hem üç çocuk annesi hem de bir girişimci olarak kariyerine başarılı işlere imza atarak devam ediyor.
Dedesi Nezih Demirkent’in gazete kurucusu olmasının hayatını çok etkilediğini söyleyen Feyzan Ersinan, hukuk fakültesinden mezun olmasına rağmen aile mesleğini tercih etmiş. Bu seçimiyle ilgili; “Hani sanatçılar sözlerine şöyle başlar ya, “Ben banyoda duş başlığıyla şarkı söylerdim.” Ben de anneannem ve dedemle büyüdüğüm için ve o dönemlerde dedem daktilo ile yazı yazdığından, çocukluğum daktilo sesiyle geçti dersem yanlış olmaz” diyor. Ailesinde yazı yazmanın, çalışmanın kutsal bir şey olduğunu dile getiren Ersinan ile kariyerinden ev yaşamına, imzasını taşıyan ‘Yediğim İçtiğim Sizin Olsun’ yemek kitabından hedeflerine her şeyi konuştuk.
Dedenizin gazeteci olmanızda etkisi oldu mu, kariyerinize nasıl başladınız, bize biraz kendinizi anlatır mısınız?
Dedem Nezih Demirkent çok büyük bir gazeteciydi. Hem cemiyet başkanlığı yaptığı dönemde, hem de Dünya Gazetesi’ni yönettiği dönemde onunla yaşamak ve de deneyimlemek bana nasip oldu. Ancak talihsiz bir şekilde üniversiteye gittiğim ilk sene ani bir kalp kriziyle vefat etti. Ama oistediği için hukuk okudum ve onun istediği üniversiteye gittim. O sebeple benim hayatımda çok önemli bir figür oldu. Kariyerimde onun gibi biri olmak benim için çok önemliydi. Dedem cemiyet başkanlığı yaparken Dünya Gazetesi’nin sahibi olmasına rağmen bütün gazete patronlarını bir araya toplayabilen bir adamdı. Dolayısıyla çocukluğumda da beni sürekli işe götürdüğünü düşünürsek kariyerimde tabii ki varlığının da bir etkisi oldu. Ayrıca kimse bilmez ama dedem de aslında gazetecilik değil hukuk mezunu bir adamdı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezundur. Bu da benim hukuk okumamda etkili oldu diyebilirim.
Peki avukatlık yapmayı hiç düşündünüz mü?
Aslında, Türkiye’de medya yapmak isteyen herkesin hukukla işi olur. O yüzden “Sen kesin hukuk oku” dedikleri için hukuk okuma kararı almıştım. Hukuk okumayı da oldukça sevdim. Nitekim Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın yanında da asistanlık yaptım 1,5 yıl. Bu dönemden sonra Hülya Koçyiğit’le bir röportaj kitabı hazırlıyordum, zaten onun lansmanı vardı. Kitap aşırı sattı, 12-13 baskı yaptı. “Film Gibi Yaşadım” ile ben kendimi hukuktan uzaklaşmış, medyanın önemli karakterlerinden birinin ışığında kendimi televizyon ekranlarında, radyolarda, gazetelerde görmüştüm. Sonrasında okulu bitirdim, bir süre sonra da evlendim ve kariyerime hızlıca başlamış oldum.
Gentleman dergisi serüveni nasıl başladı? Başka dergi içerikleri de yapmayı düşünüyor musunuz?
Gentleman dergisini bize Milano Finanza grubu ile yaptığımız IPP toplantısında Hakan Güldağ getirdi. O zaman Aydın Demirel ile beraber çalışıyorduk. İlk genel yayın yönetmenimiz o idi. Sonra Aydın Bey, benim bu işi daha doğru ve daha iyi şekilde yapabileceğimi düşündü ve genel yayın yönetmenliğini bana bıraktı, sağ olsun hala ona minnettarım. Hakan Güldağ, IPP toplantısında Milano Finanza grubunda Financial Times’ın benzeri bir dergi olan Gentleman’ı yaptığını iletti. Biz de fikri çok beğendik, Dünya Gazetesi olarak o dönemde popüler bir yayına ihtiyacımız vardı ve bu dergi tam da aradığımız tarzda bir işti. Bu şekilde Gentleman serüvenimiz de başlamış oldu. İyi ki de başlamış. Şu an dergi benim büyük kızımla yaşıt. 17 yıldır bu işi yapıyorum, hayatımın işi ve iyi ki bu fırsatı bana veren patronumuz Didem Demirkent hem Hakan Güldağ’ın vizyonu hem de Aydın Demirel’in zevkiyle bu işi başlattık. Sonrasında naçizane bu işi ben sürdürdüm.