Sanatın Kalbine Yolculuk

Galeri Selvin’in 40. yılına özel olarak hazırladığı ‘İstanbul’da 50 Sanatçı 50 Atölye’ adlı kitap, bizleri sanatçıların en mahrem alanlarına, atölyelerine davet ediyor. O kapalı kapıların ardında neler oluyor, hangi duygular tuvale taşınıyor, hangi yalnızlıklar heykele şekil veriyor ya da hangi düşünceler renk olup duvara asılıyor… Bu kitap, işte o gizli dünyaları zarifçe aralıyor.

Her bir sayfa; bir sanatçının hikayesi, üretim süreci ve mekanla olan kişisel ilişkisine dair önemli ipuçlarıyla örülü. Sanatın üretildiği o “kutsal” alanların fotoğrafları ise kelimelerin ötesine geçiyor. Sanki orada, o masanın kenarında duran boyayı, yerdeki eskizleri, ışığın duvara vurduğu anı biz de görüyoruz. Kitapta yer alan sanatçılar arasında çağdaş Türk sanatının en önemli isimleri var: Devrim Erbil, Ergin İnan, Neşe Erdok, Bedri Baykam, Zerrin Tekindor, Feridun Oral… Her biri, hem İstanbul’a hem de Türk sanatına kendi renklerini ve biçimlerini kazandırmış özgün sanatçılar. Bu isimleri yalnızca eserleriyle değil, onları şekillendiren çalışma ortamlarıyla görmek; sanatı yalnızca sonuçtan değil, süreçten de okumamızı sağlıyor.

Kitabın ruhunu derinleştiren bir diğer unsur ise, 2016 yılında kaybettiğimiz usta sanat tarihçisi Prof. Dr. Kaya Özsezgin’in metinleri. Özsezgin’in satırları, sadece bir anlatı değil; aynı zamanda sanatla kurduğumuz duygusal bağın da güçlü bir ifadesi. Atölyeyi “sanatçının kutsal sığınağı” olarak tanımlarken, o mahremiyetin ve yalnızlığın sanatın doğasında ne denli belirleyici olduğunu yeniden fark ediyoruz: “Sanatçının ‘intim’ bir yapısı vardır; orada kendisiyle başbaşadır. Bu yalnızlığının bozulmasına karşı durduğu için, çok özel dostları dışında orayı kimsenin ziyaret etmesini istemez…”Bu sözler, bir sanatçının iç dünyasını ve yaratım sürecindeki kırılganlığı anlatan belki de en etkileyici satırlar.

Kitabın mimarı Selvin Gafuroğlu’nun 2009’da başlattığı bu uzun soluklu proje, yalnızca bir koleksiyon ya da belge değil, aynı zamanda bir hafıza çalışması. Kültürel mirasımızı kayıt altına alıyor, hem bugünü belgeliyor hem geleceğe iz bırakıyor. Sanatı ve sanatçıyı yalnızca eserleriyle değil, onların doğduğu atmosferle birlikte anlatıyor. Bu anlamda, genç sanatçılar için bir referans; sanatseverler içinse bir keşif rehberi niteliğinde.