Oyunculukta Bir Ömür

Emel Göksu’yu “Fincan Hala” karakteriyle tanıyıp sevdik. En son Aile dizisinin tatlı babaannesi Seher olarak izledik. Aslında Türkiye onu diziler sayesinde tanısa da, Emel Göksu, Devlet Tiyatrosu’nda yıllarca emek vermiş, tiyatro sahnelerinin vazgeçilmez oyuncularından biri.

Geniş kitleler onu efsane dizi “Ferhunde Hanımlar”, “Bizim Evin Halleri”, “Ah be İstanbul”, “Ayrılık”, “Annem”, “Ailem” gibi birçok ses getiren ekran projesi ile tanıdı. Sanatıyla, oyunculuk performansıyla ve yıllardır hiç değişmeyen zarif duruşuyla çok sevilen Emel Göksu, 60 yılı aşkın süredir en büyük tutkusu oyunculuk ile sanatını icra ediyor. Göksu, “Sanatçının emeklisi olmaz, böyle bir şey yoktur, ben hiçbir zaman oyunculuğu bırakmayacağım. Sahnede ölmek ya da film çekerken ölmek istiyorum” diyor.

Uzun yıllar tiyatro sahnelerinde yer aldınız. Daha geniş kitleler sizi Bizim Evin Halleri dizindeki Fincan karakteri ile tanıdı. Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı?

Profesyonel olarak oyunculuğa 1962’de başladım. Türkiye’de daha insanların böyle televizyonu yeni yeni gördükleri, vitrinlerden program seyrettikleri bir dönemde ben anons spikerliği ve televizyonda tiyatro yapıyordum. O zaman canlı olarak yapılan tiyatro oyunlarında yer aldım. 1968-1969 yıllarında Ankara’da Denge Çocuk Tiyatrosu’nu kurdum. 1970 yılında İngiltere’ye gittim ve “L.A.M.D.A”da eğitim aldım. 1974 yılında İzmir Devlet Tiyatrosu’nda göreve başladım. 1980 yılından itibaren de çalışmalarıma Ankara Devlet Tiyatrosu’nda devam ettim. Emekli olduktan sonra tiyatronun yanı sıra dizi ve sinema filmi çalışmalarımı sürdürüyorum.

Devlet tiyatrosuna başladıktan sonra yine dramalar yaptım ama en önemli kırılma noktam hakikaten Fincan Hala’dır. Fincan hala karakterinin öyküsü de şöyle oldu. Dizi projesinden önce “Özgürlük” adında bir tiyatro oyununda oynuyordum. Buradaki karakterim hiç konuşmuyordu. Hatta bazı arkadaşlar repliği olmadığı için rolü kabul etmemişti ama ben rolü genişletebileceğimi biliyordum.

Repliksiz de etkileyici bir oyun çıkaracağımı biliyordum. Bu oyunu, dizi projesinde çalışan arkadaşlar izlemiş ve bu karakterden yola çıkarak Fincan Hala karakterini yaratmışlardı. Böylece geniş kitlelerin beni izlediği ve sevdiği Fincan Hala karakteri ile ekranlarda yer aldım.

Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor? Çocukluk hayaliniz miydi?

Ben lise yıllarımda oyunculuk yapmaya başladım. Biraz da şartlar öyle gerekti aslında… Lise yıllarımda ablam bendeki ışığı gördüğü için oyunculuğa beni yönlendirdi. İyi ki de öyle olmuş. Benim oyunculuğa başladığım yıllarda Ankara’da çok önemli bir tiyatro vardı. Kartal
Tibet tarafından kurulmuştu, küçük mekanlarda oyunlar sergiliyorlardı. Ben de eğitim alabilmek için bu tiyatroya başlamıştım. Zaten ilk profesyonel hayatımda orada olmuştu. Kartal Tibet, Ahmet Kutsi Tecer’in “Bir Pazar Günü” adlı oyununda oynar mısın diye sormuştu. Bu oyunda karşılıklı Kartal Tibet ile oynama şansını buldum. Ondan sonra da zaten artık yol açıldı. Kırılma noktam oldu. Oyunculuk kariyerim o gün bugündür devam ediyor.

İlk çocuk tiyatrosunu, Ankara’da 1968-69 yıllarında “Denge Çocuk Tiyatrosu” ismiyle kurmuşsunuz. Günümüz çocuklarının sanatla bağını nasıl buluyorsunuz? Yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çocuk tiyatrosu kurma nedenim, o zamanlar tiyatronun ne olduğunu bilen çok az insan vardı. Ankara’nın çevre illerinde tiyatroya gidemeyen, çocuklarını götüremeyenler, tiyatroyu bilmeyenlerin istifade etmesini istedim. Sınıfta, koridorda ve bahçede oynayabileceğimiz, dekoru kolay taşınacak, orta oyunu tarzı oyunlar bulduk. O zamana göre şimdiki çocukların sanata erişimi tabii ki çok kolay. Çok çağdaş projeler yapılıyor. Hatta çoğu okulda drama dersleri var. Oradan kabiliyetli çocukları keşfediyorlar, çocuklar da kendini keşfediyor.

“Koridor” filminizdeki performansınızla birçok festivalde “En İyi Kadın Oyuncu” ödüllerini aldınız. Biraz bu film projesinden ve karakterinizden bahseder misiniz?

Evet, Koridor filmindeki rolüm ile Adana Altın Koza Film Festivali, Boğaziçi Film Festivali, Malatya Film Festivali, Elazığ Uluslararası Çaydaçıra Film ve Sanat Festivali, Balkan Panorama Film Festivali, Frankfurt Türk Film Festivali olmak üzere toplam altı ödül aldım.

Farklı karakterlere sahip iki yaşlı kadının bir arada yaşama öyküsünün ve geçmişi sorgulayan detayların yer aldığı neredeyse belgesel tadında bir drama oldu. Filmi izleyenler tarafından da çok güzel yorumlar aldı. Bu projede yer aldığım için çok mutluyum.