Kütahyalı Ressam Hüseyin Yüce, saf kalbi, yardımseverliği ve naif resimleriyle pek çok insanda iz bıraktı. Onun hikâyesi o kadar büyüktü ki küçük bir Anadolu şehri olan Kütahya’dan dünyaya uzandı.
Eserlerinin büyük bir kısmı özel koleksiyon olarak Gülsüm Güral Müzesi’nde sergilenen Ressam Hüseyin Yüce, Fransa, Macaristan Çekoslovakya, Hindistan, Monako, Romanya, Mısır, Finlandiya ve İngiltere’de sergiler açarak, özel koleksiyonlara girerek adını yurt dışında da başarılı bir şekilde duyurdu.
1928 yılında Kütahya’nın Göveçci köyünde doğan Kütahyalı ressam Hüseyin Yüce, okuma yazmayı devletin açtığı gece kurslarında öğrenir. Yüce’nin ilk derslerini aynı zamanda hattat olan köy imamından almasıyla resme ve çizime olan ilgisi oluşur. Ressam Necati Astarcıoğlu’nun Çamlıca’daki köylerine resim yapmak için gelişiyle ise hayatı değişir. Büyük bir ilgi ve merakla onu seyretmeye başlar. Kaz ile eşek tüyünden fırçalar yapar ve hırdavatçıdan aldığı yağlı boyalarla resim yapmaya başlar.
Kütahya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nin Müdürü Ressam Cavit Atmaca, Hüseyin Yüce’nin resme olan yeteneğini keşfeder. Ancak Cavit Atmaca, İzmir Resim Heykel Müzesi’ne tayin olunca yerine 1971 yılında Ressam M. Sabri Tezcan gelir. Tezcan, Hüseyin Yüce’yi bez tuval ve tüpte satılan yağlı boyalarla tanıştırır. Yüce’yi, naif sanat alanında eserler üretmesi için cesaretlendirerek resme bağlanmasını sağlar.
İlkokul çağında çizmeye başladığı resimler arasında İsmet Paşa’nın portresi ve bir manzara yer alır. Sanatla kendini ifade etme yolunu bulan Yüce, çevresinden aldığı olumlu destek ve görüşlerle çalışmalarını coşkuyla sürdürür. Doğayı, kendi hayal dünyasındaki saf renklerle özgürce ele alan resimleri, onun saf bir naif ressam olma yolunda ilerlemesine yardımcı olur. Hüseyin Yüce, hayatını çiftçilik ve hayvancılıkla sürdürür. Ancak zamanla resme olan tutkusu, gördüğü ilgi ve talep üzerine çiftçilik işini bırakarak zamanını Güveçci köyünde bulunan mütevazı evinde resim yapmaya ayırır. Doğaya duyduğu sevgiyi, renklere olan tutkusunu ve yaşama olan coşkusunu sıcak renklerle ve özenli bir resim tekniğiyle ifade eder. Özellikle ince dallı kıvrak ağaçları ve pembe-mor gökyüzüyle geleneksel kalıpları kırarak köy ve orman manzaralarını lirik bir tarzda resmeder.
NAİF RESİMLERİ VE SANAT ANLAYIŞI
Hüseyin Yüce, köyünden ayrılmayı hiç düşünmez. Köy hayatını korumak ve köyünün güzel doğasıyla bağını sürdürmek isteyen ressam, “Köyümden bir gün bile ayrı kalmayı düşünmedim. Köy hayatımı muhafaza etmek istedim, bahçemden evimden ayrı kalamam. Şehirde de evim var ama benim adresim, benim sanatımın kaynağı burası. Buradaki ağaçların kıvrımları bu renkler başka yerde yok” diyerek doğadan ilham aldığını ifade eder. Yaptığı çalışmalarda genellikle kendi tarzını, içinden geldiği gibi doğayı resmeder. Kimi zaman “naif ressam” olarak tanımlanırken, köyünü ve doğayı resimlemesi nedeniyle “halk ressamı” olarak da kabul edilir.