Kendisiyle barışık, hayatı çok seviyor. Enerjisini içindeki çocuğun hiç büyümemesine bağlıyor. Bu enerji, karantina günlerinde yeğeniyle çektiği dans videolarıyla bize yansıdı, şimdi de röportajıyla; Fırat Çelik’in röportajını okumak size kendinizi iyi hissettirecek.
Karantina günleri hepimizin hafızalarına kazınan ve hiç unutmayacağımız bir süreç oldu. Bu beklenmedik süreç ile ilgili herkesin bir hikayesi var. Bakın bu konuda Fırat Çelik neler söylüyor: “Bol bol bahçe işleriyle, ailemle ve tabii ki danslarla geçirdim. Enteresan ve gerçek anlamda dinlendiğim bir süreç oldu benim için. Tatil yapar ama işe daha yorgun dönersin ya bazen, bu kez öyle olmadı; aktiftim ama bir o kadar da dinlenmiş oldum. Kendimi resetleyip, ileriye dönük yapacaklarıma bakabildim. Özetle bu süreç sağlıklı düşünmeme vesile oldu. Aslında dışarıda olmak, seyahat etmek, sevdiklerinle bir arada olmak ne kadar kıymetliymiş; özgür olduğumuzu da hatırlattı bir nevi.” Tam da sorularla sohbetimize başlamışken, sosyal medyada hepimizin etkilendiği o görüntülerin hikayesiyle devam ettik röportajımıza: Yeğeninizle çektiğiniz dans videoları karantina günlerinin yıldızıydı. Fikir nasıl aklınıza geldi ve dans hayatınızda nasıl bir yer tutuyor? Karantina döneminde günler uzundu. Biz de Ozi ile oyalanmak için kısa koreografiler yapalım, çekip, kurgulayıp paylaşalım dedik. Hiçbir beklenti yoktu; tamamen eğlenmek, keyif almak için başladık, hâlâ da öyle. Zaten Ozi’yi dans ederken görünce eşlik etmemek pek mümkün değil. Dans hayatımda her zaman vardı; ritm duygusuna çok önem veririm ve müziği derinden yaşamayı severim. Doğru ritmi hissetmek için ders almadım. Bence iyi veya kötü dans yoktur; dans danstır. Herkes içinden geldiği gibi dans etmeli, dansla her şey çok güzel çünkü.
Oyuncu olmak insanı daha genç ve enerjik tutar mı, çocukluğun bir devamı mıdır sana göre?
O çocuk benim hâlâ içimde. Herkesin bir tarafı çocuktur bence ama ben sanki içimdeki çocukla daha yakınım gibi geliyor. Oyuncu olmak insanı genç veya enerjik tutar mı bilemiyorum ama benim içim her an kıpır kıpır oluyor ve oyunculuğun bana verdiği o heyecan, bilmediğim birini canlandırmak ve sonra seyirciden, meslektaşlarımdan güzel sözler duymak beni çok mutlu ediyor. Çocuk nasıl sevgi istiyorsa,mesleğimle ilgili karşılık almak da bana öyle iyi geliyor. Buradan bakınca evet, bir nevi büyümeyen çocukluk gibi oyunculuk.