Modaya Ve Sanata Olan İlgisi Henüz Okul Çağlarında Profesyonel Çizgide Şekillenen Atıl Kutoğlu’nun Heyecan Veren Kariyer Hikayesi Gençlere Örnek Oluşturacak Türden.
Her günü kumaşlar, kreasyonlar içinde geçen Atıl Kutoğlu, tasarımlarını podyumda mankenlerin taşımasından duyduğu heyecanı anlatırken, bu parçaları kullanan kadın ve erkeklere çocukların da eklenmesini hedeflediğini anlatıyor. Avusturya Devlet Nişanı sahibi ünlü moda tasarımcısı Atıl Kutoğlu’nun büyülü dünyasında buluşuyoruz.
Modaya olan ilginizi, yeteneğinizi ne zaman fark ettiniz?
Ben çocukluk yıllarımdan itibaren sanatın çeşitli dallarına ilgi duydum. Resim ve çizim yeteneğimin mimarlık eğitimi almış annemden geldiğini düşünüyorum. Bursa Özel İnal Ertekin İlkokulu’nda öğrenciyken bale bile yapmış ve o dönem balet olmak dahi istemiştim. İstanbul Devlet Konservatuarı’ndan ilkokulumuzun daveti üzerine gelen bir bale hocası bizlere ders veriyordu. Sonra Alman Lisesi’nde, ortaokul yıllarımda modaya ilgim arttı. Annemle Vakko’nun görkemli defilelerine giderdik. Ben de okulda ders defterlerimin arka sayfalarına, boş zamanlarımda da resim defterleri dolusu moda eskizleri yapmaya başladım. Çizimlerimi bir gün randevu alıp rahmetli Vitali Hakko’ya göstermiştim. Vitali Bey beni çok yetenekli bulmuş ve okuldan arta zamanlarımda fabrikada staj gibi çalışmak üzere davet etmişti. Alman Lisesi’nde de çizimlerim meşhurdu. Okulun öğrencilerinden hoş kız arkadaşlarım, hatta üst sınıflardan da benden çizim rica ederler, modellerimi terzilerine diktirirlerdi. Okuldan çıkıp Vakko’ya staj yapmaya gittiğimde ‘Köşk’ denilen Nejla Seyhun, Gila Seferoğlu gibi tasarımcıların ve PR direktörü Deniz Adanalı’nın bulunduğu büyülü dünyada onlarla bir arada olurdum.
Yaz tatillerinde de bir- iki ay çalışmamın ardından lisenin son yıllarında resim öğretmenim Herr Schneeweiss desteğiyle Alman Lisesi’nde defileler düzenledim. Okulun güzel kızlarından ve sınıf arkadaşlarımdan oluşan bir kadro kurduk, herkes benden iki üç tasarım seçti ve onu diktirdi. Bazı gruplarınkini de ben bir şekilde diktirdim ve böylece oluşan koleksiyonu kültürel temalı birer defileye dönüştürdüm. İlk defilemizin adı ‘Geçmişten Geleceğe’ idi. Ben koleksiyonun yanı sıra, defilenin koreografisi, davetiyeleri, afişi gibi tüm detaylarıyla ilgilenirdim. Müzikleri Alman Lisesi’nden sevgili arkadaşım Hasan Çelebican hazırlardı. Lise son sınıfta defileme Sevgili Bilgün Boyner gelmişti. Çok etkilenmiş olacak ki Cem Boyner’in davetiyle bir yaz da Beymen’de staj yaptım. O dönem Beymen Club ve Studio’yu yapan Deniz Seferoğlu’nun yanında çalıştım. Beni hem Beymen, hem Vakko kendi bünyelerine istedi ama kendi markamı yaratma hayaliyle Viyana’da üniversite eğitimi almaya karar verdim. Çünkü Alman Lisesi’ni iyi notlarla bitirmiştim. O yıllarda moda okumak biraz hayalperestlik olarak karşılanırdı. Ben de Avusturya’da ünlü Viyana Wirschaftsuniversitaet’te işletme okumaya karar verdim. Böylece kendi firmamı kurmak, kendi markamı yaratmak daha kolaylaşır diye düşündüm. İşletme eğitimi Viyana’da moda dünyasına tek başıma atılmamda bana cesaret verdi.