‘Son Sultan Abdülxhamid’ ve ‘Bir De Bizden Dinleyin’ Kitaplarının Yazarı Şefik Onat İle Başarılı Diplomasi Hayatının İçinde Her Zaman Var Olan Yazı Aşkının, En Son Meyvelerini Konuştuk.
MÜZİKALLER, tiyatro oyunları, film senaryoları ve iki kitap… Şefik Onat 20 yıllık diplomasi mesleğinin ardından zamanla yarışırcasına entellektüel birikimini ve sanat aşkını yazım alanına aktarıyor. ‘Daha yazacağım çok sayıda tiyatro oyunum var’ diyor heyecan içinde. Etkileyici bir yaşam enerjisi var Şefik Onat’ın.
En son bir Anadolu masalı olan ‘Tahir ile Zühre’ müzikaliyle İstanbul’da görkemli bir gösteriye de imza atan Şefik Onat ile 2017’de ilk baskısını yapan ‘Son Sultan AbdülXHamid’ romanını konuşmak için bir araya geldik. Kendi tabiriyle ‘light’ tarih anlatımı olan bu belgesel roman büyük ölçüde insan analizleri taşıyan ilginç bir içeriğe sahip. Kimileri ‘Ulu Hakan’ yaftasıyla göklere çıkartırken kimileri ‘Kızıl Sultan’ damgasıyla yerin dibine batırmış Abdülhamid’i. Bu farklı görüşler tarihi belgelere de öylesine yansımış ki kimin doğru söylediği, hangisinin ön yargıyla parlattığı ya da batırdığı dahi birbirine girmiş aslında. Onat ise bambaşka bir bakış açısıyla yaklaşmış olaya: Abdülhamid’in bu iki zıt karakterinin aslında tek vücutta kavga eden iki farklı kişiliği olduğu görüşünden hareket etmiş. Romanın çatısını sağlam kurmak ise hiç kolay olmamış elbette. Tarihi doğru aktarabilmek için yaklaşık dört yıl boyunca yerli ve yabancı 200 kadar kitap ve 100 kadar da makale incelemiş. Bu keyifli kitabın hikâyesini Şefik Onat’tan dinledik.
Peki ama neden Abdülhamid? diye sormak istiyorum size ilk olarak. Nedir sizi ona böylesine çeken sebep?
Aslında işin temelinde Sultan II Abdülhamid ve dönemine olan ilgim yatıyor. 19. yüzyılda dünya muazzam bir atılım ve dönüşüm geçirirken ve Avrupalı devletlerin hepsi gözlerini gerilemekte olan Osmanlı Devleti’nin topraklarına dikmişken, nasıl oldu da o çözümlenemez kişiliğiyle Abdülhamid 33 yıl tahtta kalabilmiş? Bu durum yeterince ilginç öyle değil mi?
Kitabınızın türünü tanımlarken ‘light’ tarih anlatımı diye özetliyorsunuz aslında. Tarih çoğu insan için asık suratlı, ciddi bir konudur. Ama bu romanda böyle olmamış…
Zamanında küçük kızıma, hiç sevmediği tarih dersini çalıştırabilmek için tarihi olayları şekere bulayıp, anekdotlarla anlatmaya başlamıştım. Bu kitapta da daha geniş bir okuyucu kitlesine ulaşabileceğimi düşünerek benzer bir yönteme sarıldım aslında.
Kitapta tarihe dayalı bilgilerle kurguları nasıl ayırıyorsunuz?
Konumuz II. Abdülhamid. Son yıllarını Beylerbeyi Sarayı’nda hapsedilmiş olarak geçiren ve yaşamı orada noktalanan Osmanlı’nın 34. Padişahı. Kurgumuz ise o sürede kendi kendine bir vicdan muhasebesi yapmış olabileceği. Bu vicdan muharebesini de iki farklı kişiliğinin karşı karşıya gelerek yapabilir diye düşünüyorum. Alırsınız keskin bir kılıcı elinize, koca bir karpuzu ortadan bölercesine dimdik indirir, iki kişi elde edersiniz. İşte bana göre biri ak diğeri kara diyen bu iki kişi Abdül ve Hamid.
Yani siz Abdülhamid’de psikolojik bir arazı olduğundan mı söz ediyorsunuz?