Previous Page  32 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 32 / 108 Next Page
Page Background

YAŞAM

EKRAN

32

NG

AĞUSTOS- EYLÜL - EKİM 2017

eseri olmuş: “Bir gün, tamderse girerken bir

yapım şirketine giden arkadaşlarımla karşı-

laştım. Bir dizi için yardımcı oyuncu arayı-

şı varmış, başvuru yapmaya gidiyorlarmış.

Ben de derse girmek için hiç havamda de-

ğilmişim ki beni çağırmaları üzerine hemen

onlara katıldım. O dönem BKM’de çalışan

arkadaşlarımızdan biriyle, Gökhan Kara-

gülle ile tanışma fırsatım oldu. Kendisi beni

tiyatroda izledikten sonra BKM’ye önerdi.

Böylece ilk dizi projem de başlamış oldu.

O dönem, komedi oynuyordum. Bu arada

Yıldız Teknik Üniversitesi Oyuncuları’nda

eğitim aldığım için çok şanslıyım. Çünkü

gerçekten ODTÜ, Boğaziçi, Yıldız Teknik

ve Bilkent Üniversitesi’nde, iyi oyuncu ye-

tiştiren ve çok iyi oyunlar sergileyen tiyatro

kulüpleri var.”

Ailede örnek alacağı bir isim yok. İçindeki

tiyatro aşkı nasıl kabarmıştı? “O dönem iyi

bir sinema izleyicisiydim, tiyatroda olmak

hiç düşündüğüm bir şey değildi. İlk sah-

neye çıktığımda ki komedi yapıyordum o

sıralar, farklı bir tür denedim Antonios’un

bir tiradını oynamıştım. Geridönüşler çok

etkilemişti beni. Çünkü sanatçının sanatı-

nı överseniz, sanatını daha iyi yapar. Bu da

beni cesaretlendirmişti. Yapabileceğime

inandım sonra.”

Jack Nicholson, Kevin Spacey, Johnny

Depp ve sıkı bir Sean Penn hayranı olan

Murat, üniversitede bir yıl daha sahne tozu

yuttuktan sonra ‘Bütün Çocuklarım’ adlı ilk

dizi filminde rol almış. Kadir İnanır’ın oğ-

lunu canlandırdığı bu diziden sonra da bir

daha sahneye adım atmamış.

Hazır dizi setlerine adım attığı günler baş-

lamışken, bugüne kadar dikkatimizi çeken

birçok farklı rolle karşımıza çıktığı için ka-

rakterlerine nasıl hazırlandığını soruyo-

rum… “Senaryoyu birkaç kez okuyup hayal-

ler kurmaya başlarım. O sırada film izleme

iştahım daha da artar bu arada, yapacağım

işten keyif almak için hazırlanırım.”

Ne tür karakterleri canlandırmayı tercih et-

meyeceğini sorduğumda ise beni şöyle ya-

nıtlıyor: “Aslında iyi ya da kötü her karakteri

oynamak isterim. Tabii, herkesin yine de bir

tercihi oluyor, benim de bugüne kadar can-

landırdığım karakterlerin hepsi kendi seçi-

mimdi. Mesela ‘Suskunlar’daki Ecevit, daha

gerçeğe yakın bir karakterdi. ‘Kocan Kadar

Konuş’ta da beyefendi, bir aile çocuğunu

oynamıştım. Kısacası iyi senaryoyu tercih

ederim. Çünkü senaryo ya iyidir ya da kö-

tüdür, tarzı olmaz. Mesela ‘Ayla’ adlı filmde

yer almam çok ilginç oldu. Film çekimlerine

başlayalı bir hafta olmuştu ve ben yapımcı-

sıyla sonradan bir araya gelmiştim. Kendi-

sini tanımıyordum ve sohbetimiz sırasında

bana senaryoyu anlattı. Onu dinlerken ‘Bu

filmde keşke yer alsaydım…’ diyerek çok

üzüldüğümü belirttim. Bana bakıp, ‘Ya bir

rol daha var aslında, oynamak ister misin?’

dedi. Hemen kabul ettim. Güney Kore’ye

yardıma giden bir grup askerden birini, bir

üstteğmeni canlandırdım.”

Onu dinlerken bunun bir tesadüf mü yoksa

kader mi olduğunu düşünüyorumve düşün-

cemi hemen onunla paylaşıyorum… “Haya-

tın matematiğine baktığınızda sizi tesadü-

fün sıfırına götürür. Yani kendiliğinden olan

şeylerinmatematiği değil, benimgördüğüm.

Ne fizik, ne kimya, ne biyoloji, ne kuantum

bana başımıza gelenlerin tesadüfen oldu-

ğunu gösterdi. Atomun yapısında da bunu

görmedim. O yüzden tesadüfe inanmam.

Bu filmde yer almam bence kader, hiçbir

şey tesadüf değildir hayatta. Zaten insan

kendi kaderini kendi oluşturur. Evrenin de

bizlerin hayatta kalabilmesi için düzenlediği

fiziki kanunları var. O kanunlara uyarsanız;

hayat da Allah da size yardım edecektir diye

düşünüyorum. Çünkü körü körüne bir ka-

dercilik anlayışı da yanlış olur, maddenin bir

kanunu var çünkü. Maddeyi yukarıdan yere

bırakırsanız, yere düşer. Her şey bir kanuna

göre yaratılmış.”

Kuralcı bir adam olup olmadığını merak

ediyorum, kendini hemen şöyle anlatıyor:

“Şöyle açıklayayım; konuşurken bazı ke-

limeleri hep yanlış kullanmışız, yanlış an-

lamlandırmışız ve maalesef yıpratmışız.

Mesela; düzenli olmak ile disiplinli olmak…

‘Disiplinli ol,’ dediğimizde hep o askeri

katı sistem aklımıza gelir. Ama ne zaman

Akıl, düzeni, heves ve keyif de

düzensizliği seçer. Düzensizliğin içinde

düzeni oluşturmak gerek. Akılla

komutan olmak, çok büyük bir keyif! Bu

da en büyük sınavımız değil mi zaten?’