Previous Page  30 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 30 / 108 Next Page
Page Background

YAŞAM

EKRAN

MURAT YILDIRIM,

bu aralar belki de

hakkında en çok konuşulan, merak edilen

ve takip edilen isimlerin başında geliyor. Ne

de olsa, deyim yerindeyse hayatında yep-

yeni bir sayfa açarak, bizi şaşırtan birçok

sürprizle karşımıza çıktı. Neredeyse bir yıl

boyunca herhangi bir dizi projesinde yer

almadı. Bir ara Londra’ya gittiğini duyduk.

Sükunetini koruyordu. Sonra birden ne ol-

duysa oldu, bombayı patlattı: Evlilik kararı

almıştı! Üstelik henüz altı aydır tanıdığı,

Faslı Imane Elbani ile. Türkiye ve Fas’ta

yapılan düğünleri de gündemimizi bir hayli

meşgul etti. Aradan kısa bir süre daha geçti

ki, bu kez başrolünü Fahriye Evcen ile pay-

laştığı filmi ‘Sonsuz Aşk’ın çok kısa bir süre

sonra vizyona gireceğini konuşur olduk. Ve

asıl bomba patladı! Uzun bir süredir ATV

ekranlarında, Selçuk Yöntem’in sunuculu-

ğunda devam eden ‘Kim Milyoner Olmak

İster?’ adlı yarışma için yeni bir isim düşü-

nülüyordu ve bu isim ta kendisiydi. Hazır

bu kadar sürprizli bir şekilde karşımıza çık-

mışken Murat Yıldırım’la bir araya gelme-

mek olmazdı. Baştan söyleyeyim, (Röpor-

taja başlamadan önce o da baştan söyledi!),

kendini anlatmayı pek seven biri değil. Daha

çok “Siz sorun, ben cevaplayayım…”ların

adamı. Röportajı yapan olarak daha ne is-

terdim! Hazır karşımda sorularımı içten-

likle yanıtlamaya hazır birini bulmuşken

ben de Murat Yıldırım’a ‘yeni’ hayatıyla ilgili

merak ettiklerimi bir bir sordum.

Yeni bir film, yeni bir evlilik,

yeni bir meslek derken deyim

yerindeyse ‘ikinci baharınızı

yaşıyorsunuz. Bu aralar kendinizi

nasıl hissediyorsunuz?

“Hayatın daha başlarındaymışım gibi his-

sediyorum. Hani bazen yaşadıklarınızdan

dolayı sanki yüzyıllardır yaşıyormuşsunuz

gibi hissedersiniz ya; bu tam tersi. Hayata

yeniden başlıyormuş gibi!”

Ne güzel! O bu aralar yeni

hayatının tadını keyifle

çıkaradursun, ben biraz geride

bıraktığı hayatını, onu yetiştiren

anne babasını, bugünlere kadar

nasıl geldiğini, oyuncu olmayı

aklının ucundan dahi geçirmezken

buna nasıl karar verdiğini merak

ediyorum…

1979, Konya doğumlu. Aslen Mardinliler.

Biri kendisinden büyük biri de küçük iki kız

kardeşi var. Annesi ev hanımı. Evin otori-

teri, annesiymiş. “Hani iyi polis, kötü polis

durumları vardır ya, babam çok karışmazdı

bize. Elbette babam da her zaman yanımız-

da oldu ama annemin rolü daha baskındı.”

diyerek ilişkilerini özetliyor hemen. Babası

öğretmen olduğundan, sürekli çıkan tayin-

lerden ötürü çok gezmişler. İlkokul ve orta-

okulu Konya’da bitirdikten sonra Adana’ya

taşınmışlar. Orta halli bir aile… Abla ve kız

kardeş arasında evin ortanca çocuğu ve

tek oğlu olarak şımartılıp şımartılmadığını

soruyorum: “Şöyle ki; anneme her zaman

sırf bu yüzden teşekkür etmişimdir. Şımar-

ma anlarında her zaman hatırlatmıştır, sağ

olsun. Aslında hem çok ilgilenirdi hem de

şımarma anlarında şımarmamamız gerekti-

ğini hatırlatırdı. O yüzden anneme çok şey

borçluyum.”

Babası ise her zaman, her konuda ciddi bir

adam olmuş: “Hayatımda çok önemli bir

yere sahiptir. Gerek lise yıllarımda gerekse

üniversitede okurken çok şeyden feragat

etti. Sonuçta emekli bir öğretmen olarak

İstanbul’da bir öğrenciyi okutmak kolay

değildi. Çok da çalışkandır, bu arada. Dola-

yısıyla ondan öğrendiğim çok şey oldu. Boş

durmayı hiç sevmez, sürekli bir meşgale çı-

karır kendine.”

Üniversite sınavında Yıldız Teknik Üni-

versitesi Makine Mühendisliği bölümü-

nü kazanmasıyla birlikte, kendi deyimiyle

hayatının ilk dönüm noktasını yaşamış. 18

yaşındayken, tek başına ver elini İstanbul!

“Memur çocuğuyum, dolayısıyla hayatın

her kesiminden farklı, çok insan tanıdım.

Bu benim için büyük bir zenginlik. Çok yer

gezmemde benim için aynı derecede önem-

liydi. Her şeyi gördüm; yokluğu da bilirim.”

Adana’dan İstanbul’a yeni gelmiş 18 yaşın-

da bir genç olarak kendini sudan çıkmış

balık gibi hissetmesi çok normal. Üniversi-

te yıllarının nasıl geçtiğini, ileride makine

mühendisi olacağı için idealist bir öğrenci

olup olmadığını soruyorum. Hiç değilmiş.

Aksine bir dönemmüzikle ilgilenmiş, bir ara

da karikatüre merak salmış. Anlayacağınız;

orta kararda bir öğrenciymiş. Bir yandan

oyunculuk da yaptığı için üniversiteyi se-

kiz yılda bitirmiş. O yıllarda oyunculuk ile

uzaktan yakına ilgisi olmayan, oyuncu olma-

yı aklının ucundan dahi geçirmeyen Murat

Yıldırım’ın içinde filizlenen oyunculuk aşkı

ise bir gün üniversitede izlediği bir tiyatro

oyunu ile başlamış. Oyunu izledikten sonra

tiyatrodan çok büyük bir keyif aldığını fark

eden Yıldırım, bunun üzerine hemen Yıldız

Teknik Üniversitesi Oyuncuları’na katılmış.

“Üniversite tiyatrosundayken çok güzel va-

kit geçirdim.” diyerek özetliyor o yılları. Tam

üç yıl, tiyatro, okul derken bu şekilde geçmiş.

Televizyonla tanışması ise yine bir tesadüf

SAHNE SIRASI ONDA

MURAT YILDIRIM

NAİF, BİLDİĞİNİ İYİCE ÖĞRENMEDEN PAYLAŞMIYOR, BİLMEDİĞİNİ; HATTA BİRÇOK

ŞEYİ BİLMEDİĞİNİ DE DÜRÜSTÇE DİLE GETİRİYOR. HAYATIN MATEMATİĞİNİ DE

KENDİNCE ÇÖZMÜŞ. EVET, BU ARALAR ADINDAN DA SIKÇA SÖZ ETTİRİYOR. NE

DE OLSA EKRAN TECRÜBESİNE SUNUCULUĞU DA EKLEDİ. VE BİR DE ÇOK MUTLU!

ÇİÇEĞİ BURNUNDA EVLİ MURAT YILDIRIM HAKKINDA ONCA MERAK EDİLEN ŞEY

VARKEN KENDİSİYLE BİR ARAYA GELMEMEK OLMAZDI…

RÖPORTAJ

SEDA KARAN

FOTOĞRAF

ARDA GÜLDOĞAN

MODA EDITÖRÜ

DUYGU ALTIPARMAK

30

NG

AĞUSTOS- EYLÜL - EKİM 2017