YAŞAM
RÖPORTAJ
Ben her zaman
öğretmen
sınıfta bir şeyler
anlatırken
camdan
dışarı bakan
öğrenciydim.
Kuşlar, balıklar,
hava...’
de bunları anlamaya bir de anlatmaya çalışan
tarafında yer alıyorum. Sanırım hayalimi her
gün yeniden gerçekleştiriyorum.
Sevgi dolu bir ailede büyümüşsünüz.
Kadınlarla birlikte büyümeniz size
ne kattı? Sizi kibar ve nazik olarak
nitelendiriyorlar.
Aslında ne yazıldığının ve ne söylendiğinin
önemi olmayabilir. Ama siz bu sohbet sıra-
sında çok nazik görünüyorsunuz diyorsanız,
kadınların bana kattığı ilk şey bu olsa gerek
diye düşünüyorum. Kadınlarla birlikte büyü-
menin hayatın o dairesi içerisinde hoyratlığı
aşan bir duyarlılık geliştirdiğini söyleyebi-
lirim. Çünkü Türkiye’de, özel hayatımızda,
dünyada aslında genelde yaşadığımız bir so-
run var; erkek egemen yaşam biçimi. Hayat
erkeklere konforlu, kadınlara zor. Halbuki
ben kadınların hayatı kolaylaştırmasıyla bü-
yümüş biriyim ve kadınların dokundukları
hayatı ne kadar farklılaştırabildiğini ya da
kadın bakış açısının kadını ötekileştirmek
yerine kadını içselleştirmenin hatta ve hatta
kadından doğan bir parça olduğunun farkına
varmanın bize çok şey katacağını düşünüyo-
rum. Kadın duyarlılığı çok önemli. Kadına
dokunmak, hayata kadın duyarlılığıyla do-
kunmak, hayatımızı hemen o sırada zengin-
leştirmeye başlıyor. Eğer böyle iyi yorumlar
alabiliyorsam onlarla büyümenin ne getirdi-
ğine dair sonucu görebiliyorum. O da siz söy-
lediğiniz için.
Kadınların erkek hayatına ne
kattığına dair seminerler vermeyi
düşünmez misiniz?
Bireysel olarak deneyimlerinden bahsedebi-
lirim ama bu kimsenin işine yaramaz. Her-
kes kendi kapladığı yer kadardır. Tabii ki bizi
oyunculara ya da ekranda görünenlere ‘siz
örnek olmalısınız’ diyorlar. Bence yeryüzün-
deki herkes örnek olmalı. Örnek de kendisi
olmalı. Herkes kendine kendisi olarak örnek
olmalı. Bir başkası olarak örnek olmaya çalış-
mamalı. Ben ailemde bunu gördüm. Ne isti-
yorsam, nasıl istiyorsam önce onun peşinden
yürüdüm ve sonrasında da onun peşini hiç
bırakmadım. Özetle kendi hayallerinin pe-
şinden sakin sakin yürüyen biriyim.
İlk oyununuz hangisiydi?
‘Tekin’. Anaokulunda okurken her çocuk gibi
okulda öğretmenlerimizle birlikte hazırladı-
ğımız bir oyundu.
Aktif bir öğrenci miydiniz?
Ben her zaman öğretmen sınıfta bir şeyler
anlatırken camdan dışarı bakan öğrenciy-
dim. Kuşlar, balıklar, hava... Genelde kendi
dünyasında bir çocuktum. Görme sorunum
da yoktu ama bakma sorunum vardı. Tahtaya
yazılan formüller ilgimi çekmezdi. Lise biter
bitmez bir test kitabı aldım istediğim bölümü
kazandım. Felsefe okumak istiyordum. Ora-
da da aptal olmadığımı anladım. Bana göre
eğitim denen şeyin asıl hedefi, bireyin içinde-
ki patlayabilecek tomurcukları çiçeğe dönüş-
türmek olmalı.
O konuda şanslısınız…
Tembellik yaptığım için şanslıyım. Bunu
önermiyorum ama başkalarını dinleyebiliriz.
Dışarıda o kadar çok ses, kural ve yöntem
var ki bunların yanında bir de iç sesimiz var.
Biraz bunları duyabildiğimiz zaman dışarı-
dakilerle denge kurabilmeye başlıyoruz. Ben
de her gün bir oyunda, bir filmde başkası
olurken en çok kendim olmaya çalışıyorum.
Çünkü o başka karakterler için bir şey keşfe-
derken her seferinde yeniden kendimi keşfe-
diyorum. İnsanın içinde her şey var. İnsanda
katil de var, arsız da, ahlaksız da…
Sizi tiyatro oyunlarında izlemekten
hoşlanıyorlar. Bunun sebebi nedir?
Oyunlarınıza nasıl
hazırlanıyorsunuz?
Geleneksel prova yöntemiyle hazırlanıyo-
ruz. Uzun provalarımız oluyor ama de-
diğim gibi bu ezberci eğitimden kopan
bir şekilde biz ezberlemiyoruz. ‘O kadar
şeyi nasıl ezberliyorsunuz?’ diyorlar ama
ezberlemiyorum ki. Bir hayat, bir hikaye
takip ediyorum ben orada. Renkler, koku-
lar, anımsamalar, duygu bellekleri, coşku
bellekleri… Her şey birbirini takip ediyor.
Nesneler birbirine dokunuyor, anlar bir-
birine dokunuyor. Hayat da bunlardan
oluşuyor. Bizim amacımız da seyircinin
önünde o hayatı canlandırmak. Mekanik
bir şeyleri bir dizgi olarak sergilemek ve
hadi izleyin bu sayılardan bu sorulardan
bu renklerden oluşan bir hikayedir sundu-
ğumuz demek değil. Hikayeler bile an-
lattığımızı unutturacak bir yaşam sunuyor.
Ben yaşamalıyım önce. Bu yüzden önce
ben yaşıyorum sonra oyuncu olarak ya-
şadıklarımı paylaşıyorum.
İzleyicileriniz dizi çekmenize karşılar.