YAZI
SEVGISUN YÜRÜK
FOTOĞRAFLAR
CANAN YETİŞTİ SATKIN
‘Kadife sesli dev adam.’ Hayranları ondan
böyle söz ediyor. O, tartışmasız çok iyi bir
oyuncu. Yaptığı işlerde devleşiyor, işlerin
marka değerini artırıyor. Yetkin Dikinciler,
bu sayımızda konuğumuz oldu. Çocukluğu-
nu, yaptıklarını, şimdiyi ve geleceği konuştuk.
Kendisi konuşurken onu dinlemek çok keyif-
liydi. Her şeyden önce kibar, beyefendi, güzel
bakan bir insan. Yaptığı işlerin değil, yapma-
dığı ve kabul etmediği işlerin kariyerini oluş-
turduğunu söylüyor. Ben de bu yönünü çok
takdir ettim. NG Kütahya Seramik reklamını
ve daha birçok sorumuzu içtenlikle cevapladı.
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Çocukluğunuzda hayaliniz neydi?
Çok güzel bir ailede büyüdüm ben. Hep ai-
lemle yaşamak istiyordum. Hayalim o günle-
rin mümkün olduğunca devam edebilmesiy-
di. İstanbul Aksaray’da doğdum, büyüdüm.
Babam Kumkapılı, dedem Yenikapılı; baba
tarafından İstanbullu, anne tarafından da
Egeliyim. Annem, anneannem ve yengem
olmak üzere üç kadınla büyüdüm. Kardeşim
yoktu ama kuzenlerimle birlikte büyüdüğüm
için kendimi çok kardeşli saydımhep. Üç evin
kapıları sürekli açıktı. Yengemde yemek yer,
anneannemde uyurdum. Böyle özgür bir
ortamda yaşadık ve büyüdük. O yıllara çok
sesli bir huzur ortamı diyorum. Her kafadan
bir ses çıkıyordu ama hepimiz mutluyduk.
Herkes istediği gibi yaşıyordu. Çünkü bize
küçüklüğümüzden beri bir birey olduğumuz
hissettirilmişti. Memur bir ailenin çocuğu-
yum. Evet, çok varlıklı bir ailede büyümedik
ama yediğimiz önümüzde yemediğimiz arka-
mızda oldu sürekli. Onun için de çok dengeli
bir çocukluk geçirdiğimi düşünüyorum. Bü-
tün bunların yanı sıra kuzenlerimden farklı
olarak derslerinde çok başarısız bir öğren-
ciydim. Fizik, kimya, matematik ve fen ders-
lerinde çok kötüydüm. Tarihe, sosyolojiye,
felsefeye, edebiyata ilgim vardı. Lisede ‘fen
oku, mühendis olursun’ dediler. Sonuç olarak
fen bölümünden mezun olup edebiyat fakül-
tesini kazanmış bir öğrenciyim. Konservatu-
ardan önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi’nde okudum. Üçüncü sınıfa kadar
çarşamba günleri tiyatro derslerimize Yıldız
Kenter geliyordu. Ben de ilgim olduğu için o
derslere katılıyordum. Hocamızın yönlendir-
mesiyle konservatuar sınavlarına girdim. Ka-
derin cilvesine bakın; konservatuvarda Yıldız
Kenter’in değil Müşfik Kenter’in öğrencisi
oldum. Yıllarca onun ağzının içine baktım.
Bize ‘artist olmayı unutun bunlar etiket; in-
san olun ve birbirinizi sevin, bu iş sevmeden
olmaz’ derdi. Çok doğru; sevgisiz hiçbir şey
olmuyor. İnsan odaklı ve insanı seven bir yol-
culukta değilseniz zaten kendinizle ilgili bir
sorununuz var demektir. Bunu gidermeye
çalışın hayatınız elverdiğince. Ben de varsa
böyle eksiklerim hala oyuncuyken bile bunu
gidermeye çalışıyorum. Birçok oyuncuya can
vermeye çalışıyorum çünkü. Ben bir ‘ben’
olabilir miyim diye hayal ettim. Bu şimdi ku-
rabildiğim bir cümle; o zamanlar bu cümleyi
kuramıyordum. Ama bütün günü yaşayıp, so-
kakta oynayıp, anneannemin yaptığı yemek-
leri yiyip huzurla yatağıma yattığımda yeryü-
zünde benden başka insanların da olduğunu
hissediyordum ve bunu paylaşmak çok hoşu-
ma gidiyordu. Ne mutlu ki bu içimdeki hayale
dair bir iş yapmışım. Çünkü yeryüzünde ne
kadar insan varsa o kadar hayat var, hayat
hikâyesi var. Hepsi anlaşılmaya değer. Ben
tiyatronun
iç dünyasına
yolculuk
YETKIN DIKINCILER, NG KÜTAHYA SERAMIK
REKLAMLARIYLA ŞU SIRALAR GÜNDEMDE. İŞINE,
KARAKTERINE VE BAKIŞ AÇISINA DAIR BIRÇOK BILGI
ISE BU AY RÖPORTAJ SAYFALARIMIZDA.
ŞUBAT -MART -NİSAN 2017
NG
27