YAŞAM
MÜZİK
32
NG
KASIM-ARALIK 2016
götürüyor bir yerlere. İçinden de çıkmadığın,
asıldığın, peşine düştüğün zaman bir aşkla...
Siz aşk kadını mısınız?
Aşk kadınıyım doğru. ‘BenimAdımAşk’.
Sonra ünlü isimler… Melih Kibar me-
sela size dokunmuş öyle değil mi?
Melih Bey benim ikinci konservatuarım. Bes-
tecilik kariyerimde bence en etkili insan, en
etkili olay o. Bir numara Melih Kibar, iki nu-
mara Adnan Ergil.
Hangi aşamalardan bu olgun döneme
geçtiniz? Kendinizi nasıl buldunuz?
Çok, çok zor geçtim o döneme. Melih Kibar’a
ilk gittiğimde konservatuarda okuyordum.
1000 kere aradıktan sonra filan, “Benden ne
istiyorsun?” dedi. Vallahi, bilmiyorum dedim.
Çünkü ne isteyeceğimi de bilmiyorum. Sade-
ce, ‘okula girdim, okuyorum. Bunların içinde
olmak istiyorum. Ama yol yordam bilmiyo-
rum. Ne, nasıl yapılır bilmiyorum; hayatımda
stüdyoyagirmedim, bu işlernasıl oluyor?Yani
içinde olmak istiyorum. Bana yol göster. Seni
seçtim’ dedim. Gerçekten, aynen böyle oldu.
Baktı, baktı, baktı... Şehir Tiyatroları’nda bir
oyunun müziğine başlamış o da. “Gel, orada
asistanım ol. Hem de çocukları çalıştırırsın,
oyuncuları” dedi. Büyük bir enerji... Okulum
Maçka’da, stüdyo Etiler’de, evim Erenköy’de.
İnanılmaz bir hayatım vardı, böyle zikzak çi-
ziyordum. Reklam cingılları okuyayım, stüd-
yo tecrübem olsun diye stüdyoya girdim. İlk
gün beni stüdyodan attı. “Anlamamışsın bu
işi. Sen şarkı söylüyorsun. Bu reklam, burada
ürünü anlatacaksın, ürün konuşacak. Kadı-
nın güzel söylemesini istemiyoruz. Sen buna
bir vakıf ol öyle gel,” dedi. Okuma odasından
çıktım. Aradan zaman geçti bir daha girdim
başka bir projede. Bir daha, bir daha derken,
bu işler oldu.
Türkan’ın sözlerini yazarken, Türkan
Şoray’ın bir filmini mi izliyordunuz?
Berbat bir dönemim, bir sürü işler çevirmi-
şim ama kuyruk dik! Telefonla yaşıyorum
ama çalarsa da açmayacağım. Çalsın diye
bekliyorum, fakat çalsa da fark etmez, aç-
mayacağım. Böyle pijama terlik, Türk filmi...
Evde ‘Türkan’ı yazarken bir yandan kahka-
halarla gülüyor, bir yandan da izliyor ve gü-
lüyorum. İzlerken tam öpecek gibi oluyor,
ben de onunla beraber eğiliyorum, sonra
öptürmüyor ki bu kadın diyorum. Ona da,
kendi tepkime de gülüyorum. Şarkı sözle-
rini karaladıktan sonra Gökhan Tepe’ye gö-
türdüm, hadi gel, hadi bak çok güzel olacak,
üç, beş, o gece çıktı zaten.
Türkan parçasını siz neden seslendir-
Bizim okuldan,
İTÜ’den çıkan bir
sürü ünlü var.
Ben 96’da girdim
okula. İTÜ’nün
popüler olduğu
bir dönemdi ve
çok talep vardı.
Zor bir sınavdı
ama çok şükür...’
Ama siz şimdi hem
söz yazıyorsunuz;
hem beste, hem
de seslendirme
yapıyorsunuz.
İlk hangisiyle
başlamıştınız?
Önce beste yapmaya başladım. Hep
tersti benim işlerim aslında. Yaptığınız
besteye söz oturtmak o kadar zor ki!
Çok zorlandım ama iyi oldu herhalde. O
arada bu matematikleri, bu tartımları çöz-
düm. Sonra söz yazayım dedim. Şimdi
söz ve müzik beraber, aynı anda yapıyo-
rum. Ünlü isimlere söz, müzik verdim. Söz
yazarıymışım gibi tanıyor insanlar beni
‘Türkan’dan dolayı. Onu benim yazıyor
oluşum da şaşırtıyor ayrıca insanları.
Şarkı sözü değişik, bir de o şarkı sözünü
benim yazışıma ekstra şaşırıyorlar. Çünkü
daha sakin, mat, biraz duvarlı gibi görü-
nüyorum. Oysa çok coşkuluyum. İçimde
1000 tane kadın yaşıyor. Türkan Şoray’ı
çok seviyorum. O kadar güzel bir yerin-
de ki herkesin! Sende neredeyse, bende
de orada. O temiz duygular, o saf güzel-
lik bambaşka bir şey.