Sarayda kahve
ikramı yalnız
itibarlı ve saygın
üst düzey devlet
adamları için
yapılırdı.
Küçük bir
çekirdekten masalsı bir
yolculuğa çıkan, kalbin ve zihnin uyarıcısı
kahve; her zaman insanları bir araya getirip
dostlukları pekiştiren sohbetlerin bahane-
si oldu. Yorgunluğu alan, keyif ve mutluluk
veren bu güzel kokulu siyah incinin keşfi,
birçok efsaneye konu olmuş. Kokusu, tadı
ve insana verdiği canlılık ile ‘mürde cisme
can katan’ (ölüye can veren) olarak kabul
görmüş. Türk toplumu kendine özgü ka-
vurma, pişirme ve sunum gelenekleri ile
kahveye ayrı bir kimlik kazandırmış ve bu
kahveyi de ‘Türk kahvesi’ adı ile tanıtmış.
Osmanlı Sarayı ve devlet ricali tarafından
en gösterişli şekilde yaşanan kahve gele-
nekleri, toplum tarafından da benimsen-
miş; Osmanlı’nın gündelik yaşamında içtiği
kahve, özel günlerde de seremoni eşliğinde
misafirlere sunduğu en önemli ikramlar-
dan biri olmuş.
Her kahve
aynı tadı taşımaz
‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane. Gönül
ahbap ister, kahve bahane,’ diyen aslında
kahvenin asıl önemini en iyi şekilde özet-
KOLEKSİYON
YAŞAM
50
NG
OCAK-ŞUBAT 2016