Previous Page  55 / 100 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 55 / 100 Next Page
Page Background

ise her gün yeni ilhamlarla ye-

niden doğuyoruz. Dönüşmek, aslında bir

yeniden doğuş, yaşamın yeni bir kaynağı,”

diye anlatıyor ve ekliyor: 2016 İlkbahar-

Yaz koleksiyonumda tekstil teknolojisini,

mesela lazer kesimleri iyi kullandık. Bu

teknolojilerle birlikte canlı renkler olacak.

Dünya öyle bir türbülanstan geçiyor ki,

fikrimce renklere her zamankinden daha

fazla ihtiyacımız var.”

Yıllar içinde ardında biriktirdiği işlere ba-

karak söyleyebiliriz ki; üç boyutlu biye tek-

niği, kuplar, grafik ve mimari formlar, nere-

de görseniz ‘bu bir Arzu Kaprol tasarımı’

dedirtebilir size. Kaprol’ün geçmiş kolek-

siyon isimlerine bakmak, iyi bir albümün

şarkı isimlerini incelemek gibi bir duygu

yaratıyor. ‘Army of Love’ (Aşk Ordusu),

‘Selflessness’ (Kendini Düşünmeme), ‘Fo-

untain of Life’ (Yaşam Kaynağı), ‘Toget-

her Alone’ (Birlikte Yalnızlık) gibi, mesela.

Arzu Kaprol’ün birkaç sene önce Paris’te

açtığı butiği, gerçekten de Türk modası için

şahane bir vitrin. Türkiye’deki dokuz butiği

ve Paris’in yanında, tasarımları elbette pek

çok global satış noktası ve lüks zincir ma-

ğazalarda da satılıyor. Yurtdışında var ol-

mak da güzel, sık sık oralara seyahat etmek

de. “Yurtdışındayken buradaki olaylarla

duygusal bağınız kopuyor. Kendinizden so-

rumlu olduğunuz bir fanusun içine giriyor-

sunuz. Ortaya saf olarak siz kalıyorsunuz.

Belki bu nedenle aklınızı toplamanıza yar-

dım ediyor. Bir de müzik iyi geliyor bana.”

Müzik demişken... (Belki bilmiyorsunuz-

dur ama Kaprol’ün biyografisinde çok oriji-

nal bir not var: O da, üyeleri arasında Şeb-

nem Ferah ve Özlem Tekin’in de olduğu,

Türkiye’nin ilk kadın rock grubu Volvox’un

klavyecisi olması). Her ne kadar müziği çok

sevse de, esas tutkusu tasarım olduğundan

o tarafa yönelmiş daha sonra. Kendini bildi

bileli böyleymiş bu hal. Sürekli bir şeyler çi-

zer, diker, diktirirmiş. “Annemin bir atölye-

si ve modaevi olduğu için bu konuda şans-

lıydım. İşin içinde büyüdüm, moda benim

gerçekliğimdi. Provalara girip fikir beyan

ederdim. Gençlik cesareti de var, haddimi

aşıyor muyum diye düşünmüyorsun o yaş-

larda. Bir gün bile ‘mesleğim ne olmalı?’

diye düşünmedim. Doğduğum andan bel-

liydi sanki.”

Liseden sonra Arzu, başından beri haya-

li olan Mimar Sinan Üniversitesi Moda

Konfeksiyon bölümünde okumak üzere

İstanbul’a gelmiş. Ardından couture eğiti-

mi için Paris American Academy’de Per-

fectionnement programını tamamlamış.

Gerisini zaten biliyorsunuz: 1998’den bu

yana nice koleksiyon, tasarım, moda klasiği

parçalar...

Arzu Kaprol kadını Kaprol’ün kendisine

de benziyor. “Aktif bir kadın olduğu mu-

hakkak! Güçlü ve kendini ifade etmekten

kaçınmayan biri. Bu coğrafyada doğmuş

kadınlar olarak çok pasif ya da agresif ola-

biliyoruz. Bunların arasında denge kurma-

ya çalışan biri olabilir bence Kaprol kadını.

Ben de o denge arayışıyla geçen günlük ya-

şama yardımcı olmak üzere kıyafetler yapı-

yorum, diyelim.”

Yazıyı, yüz yüze röportajımızı nasıl bitir-

diysek öyle sonlandırmak geliyor içimden.

Yani ‘Kaprol makyajı’ ile. 10 yıldan fazladır

Arzu’nun kişisel imzası haline gelmiş, renkli

farla yaptığı sevimli makyajdan söz ediyo-

rum. “Gel,” diyor, “Bak bugün kırmızı ruj

sürdüğüm için fazla gelir diye yapmamış-

tım. Gel göstereyim.” Çantasından fuşya

renkli sıvı farını çıkarıyor. Parmağını hafif-

çe batırarak göz kapaklarının ucuna yuvar-

lak bir parmak izi gibi sürüyor farı. Birkaç

saniye içinde neredeyse hiç makyaj yapma-

dan renkli ve farklı görünmeyi başarıyor. Ve

Arzu Kaprol’den anladığım her şeyi doğru-

luyor bu makyaj: Pratik, sade ama dikkat

çekici, zeki ve bir biçimde hep farklı…