65
“Küçük bir kumar oynadımhayatımla ve sanırımkazandım…”
Bu sözler prodüktör, aranjör ve bence Türkiye’nin en önemli mü-
zisyenlerinden biri olan Serdar Ateşer’e ait. Ayvalık’taki daracık
sokaklardan birinde, kocaman bir dünya kurmuş kendine. Gör-
düklerim ve onunla yaptığım küçücük sohbet, hayatım boyun-
ca unutamayacağım izler bıraktı bende. “Burada kendimi inşaa
ettim, rüştümü ispatladım, bitiremediğim iki üniversiteyi burada
tamamlamaya çalıştım,” derken attığı büyük adımı anlamakta
zorlananlara, benim gibi zihni karışık insanlara öyle çok söz söy-
lüyordu ki aslında; tıpkı fotoğrafçı arkadaşım Kadir Aşnaz gibi
benim de idolüm oldu bir anda. “İnsan sadece içine dönerek
de mesleğinde ilerleyebilir,” dedi, sabretti ve zaman zaman ken-
disinin bile inanmakta zorluk çektiği bu gerçeğin doğruluğunu
hem kendine, hem de çevresine kabul ettirmeyi başardı. 1998
yılında İstanbul’daki yoğun tempolu çalış-
ma hayatına dur dedi ve Ayvalık’a yerleşti
Ateşer. O yıllarda tek başınaydı; “Müzik-
le uğraşacaksam benim burada ne işim
var dediğim çok oldu,” diye itiraf ediyor o
yılları anlatırken. Ama hayat öyle bir şey
ki, arkanızda tek bir iyi iş bile bıraksanız
birileri sizin izinizi sürüyor işte. “Eren Ka-
zım Akay, Özlem Taner, Turgut Alp Be-
koğlu, Nekropsi’den Tolga Yenilmez ve
Gökhan Goralı, Hakan Kurşun, Mahmut
Yalay, Tolga Tüzün, Ayşe Tütüncü, İlhan
Usmanbaş, Ateş Tezer, Aylin Aslım, Vol-
kan Hürsever, Nejat Yavaşoğulları, Mor
ve Ötesi, İzmirli, Ayvalıklı, Atinalı genç
müzisyenler, gruplar geldi geçti buradan.
Kimisiyle çalıştık, çaldık dinledik, kimisiyle
sadece muhabbet ettik, tatil yaptık,” diye
anlatıyor stüdyosundan bahsederken.
Serdar Ateşer kendi adına ilk albümünü 1989’da çıkarmış.
‘Mütareke Yılları’ adını taşıyan bu albümün ardından, 1998 tari-
hinde ‘Avdet Seyri’ adında bir albüm daha hazırlamış. Şimdilerde
yıllardır bitiremediği albümünün hazırlıklarıyla ilgilenirken çok sa-
yıda projeyi de beraberinde yürütüyor. Serdar Ateşer stüdyosu,
üretken ve huzurlu hayatıyla beni çok büyüledi. Mesleğini baha-
ne ederek sıkışıp kalmış hayatlar sürdürmeyi kendine reva gören
herkesin ders çıkaracağı bir hayatı sizinle paylaşmak istiyorum.
Çok renkli bir sosyal yaşam var burada. Çok az insanın
bildiği müthiş şeyler oluyor Ayvalık’ta. Birbirini anlayan
bir sürü güzel insan nasıl bir araya geldi, her şey spon-
tane mı gelişti?
Buraya gelen herkesin farklı çıkış noktaları var. Ben burada-
ki güzellikleri anlatarak iradem dışında çok kişiyi etkilemiş olabi-
lirim. Ama her gelen kendince bir şey buluyor bu şehirde. Doğal
olarak da Ayvalık’ı sevenler arasında bir karşılaşma yaşanıyor.
Doğru, herkesin bir nedeni var şehirden kaçmak için
ama eminim siz buraya geldiğinizde şimdi gelenlerden
çok daha farklı manzaralarla karşılaştınız öyle değil mi?
Evet, her gelenin bir sürü nedeni var elbette ama yeni ge-
lenler değişik bir Ayvalık’a geliyor. Şimdi siz buradaki sosyal
yaşamdan etkilendiniz; çok renkli insanlar var burada, gidile-
cek çok özel mekanlar var diyorsunuz. Çok uzak değil, altı-
yedi yıl öncesinde şu içinde bulunduğunuz stüdyo bile yarı
taş, yarı çamur, yarı beton bir haldeydi. Şu anda gördüğünüz
müzik aletlerinin hemen hemen hiç biri yoktu. Çünkü buraya
geldiğim ilk birkaç yıl müzikle tüm ilişkimi koparmıştım.
Nasıl bir ruh halindeydiniz ilk
geldiğiniz yıllarda?
İnsan farklı dönemlerde bambaşka
hesaplaşmalar içerisinde olabiliyor. Bir
dönem sanatla iç içeyken, insan ilişkile-
ri ile ilgili farklı konulara dalabiliyorsunuz.
Bir dönem sadece içe dönebiliyor, bazen
de inanılmaz üretken olabiliyorsunuz. En
kararlı olduğum nokta şuydu: İstanbul’un
bana dayattığı şeyleri istemiyordum. Eme-
ğimi bedavaya sömüren sisteme karşıy-
dım. İstanbul’un pahalılığını, cefasını çek-
memi gerektirecek hiçbir durum yoktu.
Özellikle de benim için hayati değişikliğe
yol açacak kararı çoktan vermiştim: Artık
reklam müziği yapmayacaktım. Reklam
dünyasıyla ilişkilerimi kendi isteğimle kes-
tim, ilk miydim bilemiyorum ama zor bir
karardı, orası kesin.
Antalya, Fethiye ya da Bodrum değil; Ayvalık oldu
durağınız. Neden?
Buraya ilk geldiğimde, Türkiye’de bu kadar az el değ-
memiş bir yer olabildiğine inanamadım! Ayvalık gördüğüm
pek çok yerden farklı bir şehir. İstanbul’da sistemle, insan-
larla uğraşmayı bırakıp, böyle güzellikteki bir yeri korumayı;
sade ve mütevazı bir hayatı seçtim. Buraya gelmekle en
iyisini yaptım. Verdiğim en doğru karar oldu. Doğal ve kala-
balık olmayan bir hayata geçtim. Ama ne yazık ki Ayvalık da
şehirleşme konusunda çok kararlı gözüküyor. O raddeye
gelirse gidecek başka bir yer var mı, o da meçhul? Stüdyo-
mun önündeki mor salkım belki de ben burada olmasaydım
kesilecekti. Bu konuda bile övünebilirim kendimle.