58
DÜNDEN BUGÜNE
EKMEK
B
eslenme, ister göçebe ister yerleşik dönemlerde olsun, var oluşunun ba-
şından itibaren insanın en temel meselelerinden biri olmuştur. Nasıl ki gü-
nümüz uygarlığının temeli Mezopotamya’da atılmıştır; tahılların, dolayısıyla
ekmeğin anavatanı da Mezopotamya’dır. Tarım devrimi ile insan toplulukları yerleşik
yaşama geçip kentleri kurmuşlardır. Ateşin kullanılması yiyeceklere farklı bir lezzet
getirmiştir. Muhtemelen önce etler ateşte pişirilmiştir; sonra da bitkiler ve tahıllar...
Tıpkı diğer besin maddelerinde olduğu gibi, ekmeğin de bugün soframıza gelme-
sinin öyküsü, uygarlık tarihinin gelişim sürecini ortaya koyar bir bakıma. Tarım alanın-
da görülen gelişim, öncelikle tahıl türlerinin evcilleştirilip farklı şekillerde kullanımıyla
başlamıştır. Tahılların, özelikle de konumuzla ilgili olarak buğdayın doğrudan kulla-
nılması mümkün olamazdı. Toplanan buğday öğütülmeli ve değirmen ya da benzeri
araçlarla ezilerek insanın çiğneyip yutabileceği bir şekil almalıydı. Tahıldan un yapmayı
geliştirdi önce insanlar. Sonra da bu unu suyla karıştırıp pişirdiler. Tabi bu arada bir
başka tahıldan, yani arpadan da içecek yapmak için faydalandılar; mayalanmanın
keşfiyle Mezopotamya ve Mısır’da bira tüketimi başladı. Mayalanma, ekmek yapımı
için de önemliydi. Böylelikle daha lezzetli, kabarık ve daha yumuşak bir ekmek yap-
Soframızdaki “nimet”
E k m e k
İnsanlık tarihi
kadar eski
Ekmeğin
neredeyse insanlık tarihi kadar
eski geçmişine bakınca, insanların
öncelikle tahıldan un yapmayı
geliştirdiğini görüyoruz. Toplanan
buğdayların öğütülmesi ve
değirmen benzeri araçlarla ezilerek
insanın çiğneyip yutabileceği bir
şekil alması gerekliliğinden doğmuş
bu. Sonra da bu un suyla karıştırılıp
pişirilmiş. Mayalanmanın keşfi ile de
daha lezzetli, kabarık ve yumuşak
ekmekler yapmak mümkün olmuş.
Önce yassı taşlar üstünde pişirilen
ekmekler, çanak çömlek yapımının
gelişmesi sayesinde ilkin kapların,
sonra da fırınların içinde pişirilmiş;
dolayısıyla da ekmek formlarında
çeşitlilik artmış.