NG Dergi - Sayı 25 - page 48

MÜZİK
KENAN DOĞULU
48
Müzisyenlerin çoğu, konser verecekleri mekanların
yetersiz olduğundan şikayet eder. Siz de bunun sıkıntı-
larını çekiyor musunuz?
Çekmez miyim? Akustiği iyi ayarlanmış, kulisleri ve alt yapı-
sıyla dünya standartlarında konser salonumuz ve venue’lerimiz,
etkinlik yapabileceğimiz yerlerimiz ne yazık ki çok az.
İstanbul’da en çok nerelerde konser vermeyi sevi-
yorsunuz?
Rumelihisarı konserleri bir başkaydı. Kuruçeşme Arena,
Bostancı Gösteri Merkezi, Santralistanbul da sevdiğim me-
kanlar; bir de elbette Harbiye Açıkhava Tiyatrosu. Bir efsane-
dir orası! Yılların yaşanmışlığı, kulise bırakılmış sanat var orada.
Ben İstanbul Caz Festivali konserleriyle büyüdüm, en sevdiğim
müzisyenleri orada izledim. Dolayısıyla oraya hayranım.
İstanbul’da gittiğiniz ve unutamadığınız konserler
hangileriydi?
Pat Metheny, Chick Corea, Madonna, Micheal Jackson ilk
aklıma gelenler.
GECEDEN GÜNDÜZE GEÇİŞ
Artık ‘gece’den ‘gündüz’e geçelim. Güneşli bir yaz
gününde İstanbul’da en çok nerelerde ve neler yapmak
keyif verir size?
Özel ve gizli yerlerimi açıklamayı sevmiyorum ama gözden
uzak, ailece rahat edebileceğimiz yerleri tercih ediyorum. Kırlar-
da, sahilde, ormanda doğayla iç içe olmaya çalışıyorum. Yine
de pek kimselerin bilmediği bir mekan veya alternatif öneriniz
diye ısrar etsek...
Benim evdeki pazar kahvaltılarını tavsiye ederim.
İstanbul karakterinize neler kattı?
Kendini kattı. İçime, üstüme sindi. Çok seviyorum
İstanbul’lanmış olmayı.
“İyi ki bu şehirde yaşıyorum,” dedirten kare nasıl bir şey?
İyi ki Boğaz’ım var!
İstanbul’dan nefret ettiğiniz zamanlar oluyor mu? Basıp
gitmek istediğiniz… Ne zamanlar böyle hissediyorsunuz?
Tek bir şey var, o da: Trafik, trafik, trafik!
Cihangir’de doğdunuz. İstanbul’da büyüdünüz. Ço-
cukluğunuza dair neler hatırlıyorsunuz bu şehirle ilgili?
Sanat kokan, tarih yemiş, manzaralı, estetik, kozmopolit,
bazen depresif, çoğu zaman şenlikli ama bol hayatlı bir fotoğraf
geliyor gözümün önüne İstanbul ve çocukluğum deyince. Çok
mutlu bir çocuktum. Tüm toylukları sonuna kadar yaşadım.
Bisiklete bindim, saklambaç oynadım. Sokaklarında korkup
küçük adımlarımı hızlandırdığım da oldu. Şaşkınlıkla izledim bir
yerden bir yere giden insanları. Küçücük yaşıma rağmen her
gün Kültür Koleji, Ataköy’den çıkıp, önce trenle Bakırköy’den
Sirkeci’ye, sonra Sirkeci’den Kadıköy’e konservatuara gittim.
Ben de İstanbul gibiydim yani, hep koşuşturmacalı.
Hangi semtlerin, hangi mekanların sizde derin izleri var?
İstanbul’un her sokağında yürüdüm, her dönemini hisset-
tim ama Galata, Tepebaşı, Asmalımescit ve Tünel’in özel bir
yeri vardır.
İstanbul’da doğup büyüyen bir çocuk olmak, hayata
daha erken başlamak, daha erken olgunlaşmak ve daha
erken güçlenmek demek mi?
İstanbul’da dünyaya gelmek, harala güreleye baştan boyun
eğmek demek. Savaşçı doğarsınız. Tuttuğunu koparmayı öğ-
renirsiniz ve seçenek zenginliğini tadarsınız. Başkalarıyla yaşa-
mayı, başkalarının sınırlarına saygı duymayı öğrenirsiniz.
Beş yaşındayken konservatuarın piyano bölümüne bi-
rincilikle giriyor, çok erken yaşta müzikle tanışıyorsunuz.
Hayatınız hep müzikle ve çalışarak geçiyor. Yorgun his-
sediyor musunuz kendinizi şimdi geriye dönüp bakınca?
Hayır. Her yeni şarkıda yenileniyorum. Sıfırdan başlıyor-
muşum gibi hissediyorum. Eskiyi konuşunca anlıyorum ne de
çok çalıştığımı.
Sizi hep çok canlı ve enerjik görüyoruz. Nasıl koru-
yorsunuz enerjinizi bu yoğun temponun içinde?
Kendime zaman ayırıyorum, kendimi seviyorum ve değe-
rimi biliyorum. Vücudumu ve zihnimi çok yıpratmıyorum. Pek
sinirlenmiyorum. Sakin bir insanım. Sinire harcanacak enerjiyi
aşka ve sevgiye harcıyorum.
Tasavvufla ilgilendiğinizi biliyoruz. Tasavvuf hayatını-
za ne zaman girdi ve neler kattı?
Mevlana’ya olan ilgim, tasavvufla ilgili kitaplar okumama ve-
sile oldu. Şiirsel tarafı ve evrenle barışıklığı; kudretin içimizde
olduğunu anlamama yardımcı oldu.
Hayatta şansın rolüne ne kadar inanıyorsunuz?
Şans ancak inanma, çalışma ve bunu doğru sunmayla bir-
likteyken işe yarar. Ama önemlidir.
Duyduğuma göre Astrolog Susan Miller’ı takip etme-
ye ve fal bakmaya başlamışsınız...
Deli gibi takip etmiyorum ama arada bir bakıyorum. Susan
Miller’ın aylık yazılarını okuyorum aklıma gelirse. Fallarımın da
çıktığını söylüyorlar.
Sibel Can’a verdiğiniz ‘Hançer’ şarkısında “Hayat sen
bize nazik davranmadın, herkese eşit yaklaşmadın,” di-
yorsunuz. Hayatın adaletsiz tarafları çok mu size göre?
Hayatın herkesin penceresinden manzarası farklı.
Hayat size ne kadar nazik yaklaştı?
Hayat bana hep nazik oldu. Şanslı ve işleri rast gidenler-
denim çok şükür…
1...,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47 49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,...100