

zor olabilir. Ama bu teknik kısıtlamalar da
kendi bağlamında birer estetik hedeftir; bir
çeşit değerdir. Örneğin; Kartell’e yaptığım
taburelerin Çin’den esinlenen formu üze-
rinde Lichtenstein’ı yorumladığım bir de-
sen var. Teknik sebeplerden ötürü tek renk
kullandık. Kartell’in bir ürününde üç renk
kullanamazsınız, teknik bir karardır bu.
Ama bana birden fazla renk veya malzeme
kullanmak her zaman ilginç gelmiştir. Ör-
neğin; mümkün olduğunda ahşabı bronzla,
bronzu camla beraber kullanırım.
Sizce ürün tasarımı bugün hangi
noktada? Bugün hala tasarımda
baskın bir akımdan bahsedebilir
miyiz yoksa tasarımı etkileyen çok
daha fazla uyarıcı unsur mu var?
Başlarda tasarım çok daha basitti. Bir san-
dalye, bir masa, bir araba tasarlamanız
gerekirdi. Şimdi tasarım her yerde ve çok
fazla. Bu nedenle tasarım çoğunlukla dü-
zenlemeye dönüşüyor. Bir şey yapıyorsu-
nuz ama pek çoğu zaten önceden yapılmış
oluyor. O yüzden tasarımda radikal bir de-
ğişimin vakti geldi. Çok vahşi bir zamanda
yaşıyoruz. Bu durumlara büyük bir özen
ve dikkatle yaklaşan belki politik, belki etik
anlamda tüketim karşıtı bir değişim gerek-
li.
Tasarım politik ve toplumsal
konularda duyarlı olmalı
diyorsunuz.
Evet ve ayrıca şimdiye kadar sanat hakkın-
da konuşmadık ama benim çalışmalarım
sanatla iç içe. Hatta bazı objelerim tama-
men sanatsal. Ticari bir sanat anlayışı değil
benimki; formları ve malzemeleri çalıştı-
ğım deneysel anlamda bir sanat.
Evet, bir konuşmanızda ‘Bir tasarım
objesi bir karakterdir: görmenizi
sağlamalı ve bir düşünceyi provoke
etmeli’ diyerek tasarımı sanat
bağlamında tarif ediyorsunuz. Peki
bütün tasarımcılar bu kaygıyla mı
tasarlamalı?
Hayır. Bir araba tasarımında amaç, kişiyi
bir yerden başka bir yere güvenle ulaştır-
maktır. Arabanın estetik değeri işlevsel de-
ğerinin bir uzantısıdır. Ben bu yaklaşımın
olduğu tasarım dünyasında çalışmıyorum.
Bir araba tasarlayamam, benim için im-
kansız.
Tasarımda pek çok akımı birebir
yaşamış biri olarak sizce tasarımda
bundan sonraki paradigma
kaymasını ne etkileyecek?
Artık küçük atölyelerinde üç boyutlu yazı-
cıları olan genç tasarımcılar, ‘maker’lar var.
Sanayiye gerek duymadan üç boyutlu yazı-
cılarda sofistike objeler üretiyorlar. Burada
bizim de üç boyutlu yazıcılarımız var. Bu,
önü çok açık bir alan. Sadece ürün tasarı-
mında yeni yollar yaratmakla kalmıyor, ti-
cari anlamda da yenilikler yaratıyor.
Alternatif iş planı geliştirmenin
önünü açıyor.
Evet. Örneğin; mağaza yerine internetten
ürününüzü satabiliyorsunuz. Perakende
zinciri gerekmeksizin tasarımcıdan direkt
müşteriye ürün teslimi. Bu bence çok il-
ginç.
Bugüne kadar Türkiye’de bir
tasarım işbirliğiniz oldu mu?
Hayır. Joseph Grima, İstanbul Tasarım Bi-
enali küratörüyken Domus’ta beraberdik
ve benim de gitmem gerekiyordu ama hiç
katılamadım.
Keşke gelseydiniz çünkü o zaman
ben de İstanbul Tasarım Bienali’nde
çalışıyordum. Daha önceden
tanışmış olurduk. Peki son soru
olarak, önümüzdeki dönemde
hangi projelerde yer alacaksınız?
Şimdi Kore’yle birlikte çalışıyoruz. 15 yıl-
dır Kore’yle farklı projeler gerçekleştiri-
yorum. Korelilerin kafa yapısını kavramak
çok zordu ama o kafa yapısına kendimi
soktum. Bu konuda pek çok şey öğrendim.
Farklı bir kafa yapısı ve farklı bir kültür.
Kore, Çin ve Japon mimarileri arasındaki
farklılıklar üzerine çalıştım. Üçünün de ti-
polojisi apayrı. Şimdi Kore’de kamusal bir
alana bina, başka bir firmaya sanat yönet-
menliği, Samsung’un yeni akıllı saati Gear
Pop3, büyük otellere iç mekan tasarımı gibi
önümde çeşitli projeler var.
2009
Proust Geometrica
Cappellini firması
için ‘Proust’u yeniden
yorumladı.
2012
Amuleto masa lambası
Ramun firması için
tasarladığı masa
lambasındaki renkli
elemanlar Dünya, Güneş ve
Ay’ı temsil ediyor.
2015
Roy tabure
Mendini, Kartell için
tasarladığı taburelerin
üzerine Roy Lichtenstein
desenlerini yorumladı.
2015
Gear S2
‘Samsung Gear S2’ akıllı
saati tasarladı.
2017
Paradise Proust
Güney Kore’de bir otel
için ‘Proust’ koltuğun
beş metrelik versiyonunu
tasarladı.
AĞUSTOS- EYLÜL - EKİM 2017
NG
49