Previous Page  47 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 47 / 108 Next Page
Page Background

Bugün içinizdeki çocuğu hala

koruyorsunuz. O yüzden geçmişe

dönüp bize çocukluğunuzu ve

bugün hala çocuk ruhunuzu nasıl

koruduğunuzu anlatır mısınız?

Resim yapmayı çocukluğumdan beri çok

sevmişimdir. Büyüdüğümde çizgi film yap-

mak istiyordum, mimari projelere çizim

yapmak değil. Hatta Walt Disney’de çalış-

mak gibi bir hayalim vardı. Amerikalı kari-

katürist Saul Steinberg’i çok seviyordum.

Hala resme, mimarlıktan daha çok ilgi du-

yuyorum. Bir mimar olarak tüm eserlerim-

de de renkleri ve desenleri her zaman gö-

rebilirsin. Çocuk ruhumu korumamın bir

diğer unsuru da çocuklar gibi hala meraklı

olmam. Labirentteymiş gibi her yolu dene-

yip görmek isterim. Mizahı çok severim; bu

da çocuklara ait bir özelliktir.

Tasarımda post-modernizmin

öncülerindensiniz. Tarihin, anıların,

dekorasyonun, süslemenin ve

renklerin tasarımdaki değerini

savunuyorsunuz. Tasarım bakış

açınızın şekillenmesinde nasıl etkili

oldu?

Teorik ve kültürel hayatım editörlük yap-

tığım dergilerle ilişkili. Beş yıl Casabella,

beş yıl Modo ve beş yıl Domus olmak üze-

re 15 yıl boyunca dergi editörlüğü yaptım.

İlk dergim Casabella’nın ideolojisi radikal

tasarımdı. Endüstriyel üretime dahil ol-

mamış pre-ekolojik durumları irdeliyor-

duk; tasarım ve zanaat arasındaki ilişkiyi

çalışıyorduk. Modo dergisinin editörü

olduğumda ise tüm tasarım disiplinleri

arasında demokratik bir anlayış yarattık;

gözümüzde fotoğrafçılık, mimarlık, saç

tasarımı, hepsi eşitti. Yaklaşımımızda mi-

marlığın kıdemli olduğu alışılagelmiş hi-

yerarşiyi bırakmıştık. Domus’un editörü

olduğumda ise post-modernizm döne-

mindeydik; tarihte dolanıp geçmişe zaman

yolculuğuna çıkıyor, modernist bakış açısı

dışında da çözüm yolları olduğuna inanı-

yorduk. Domus dergisindeki ilk yılımda

Ettore Sottsass’tan (Memphis akımının

kurucusu) ve Alchimia’dan Domus der-

gisinin sayfaları için ayrı ayrı görsel dü-

zenleme yapmalarını istedim. O dönem

post-modernizm teorisi üzerine çalışıp

Alchimia’ya Proust koltuğunu tasarladım.

Dergilerin farklı ideolojileri yanı sıra sü-

rekli olarak tinsellik, psikoloji ve psikanaliz

üzerine okumalar yaptım. Gaudi’den Erich

Mendelsohn’a, Rudolf Steiner’in ruhani

biliminden (antropozofi) Goetheanum bi-

nasına mimaride dışavurumculuk çalıştım.

Bu dönemlerde ürün tasarımına başladım.

Casabella ve Domus’un kapak sayfaları için

teorik içerikli ürünler tasarladım.

Meşhur Lassú sandalyeniz gibi.

Editörlük kariyeriniz öncesinde

pratikte tasarım yapmıyordunuz.

Evet, ürün tasarlamaya o dönem başladım

çünkü Alessi’yle iletişimdeydik. Benden

firmaları için bir gelecek stratejisi yarat-

mamı istediler ve arada onlar için ürün de

tasarladım. Alessi için ilk çalışmam çay ve

kahve setiydi. Paolo Portoghesi, Hans Hol-

lein, Aldo Rossi gibi post-modernist mi-

marları çay ve kahve seti yapmak için davet

ettim. O zamana kadar bu mimarlar ürün

tasarımcısı olarak hiç çalışmamışlardı; sa-

dece mimarlardı. Bu çalışmanın ardından

Groninger Müzesi’nin mimari projesini

yaptım. Müzenin açılışı için gazetecilere

hediye amaçlı küçük bir obje tasarladım;

tirbüşon ‘Anna G.’. Alessandro (Alessi’nin

kurucusu) bu ürünün potansiyel başarısını

gördü ve piyasaya sürmeye karar verdi.

Peki tüm bu yıllar sonrasında

bugün geldiğiniz noktada sizce

tasarımın amacı ne olmalı?

Bence tasarım, objelere şiirsel bir tavırla

ruh katmak olmalı. Tasarımda sadece işlev-

sellik olmamalı. Bir ürün tasarlarken insan-

larla duygusal bir bağ kurabilmesine özen

gösteriyorum. Alman ekolünden oldukça

farklıyım. Örneğin; şuan Samsung’un akıl-

lı kol saatleri için tasarımlar yapıyorum.

Benden kendi şiirsel dilimi bu işlevsel ürü-

ne katmamı istediler.

AĞUSTOS- EYLÜL - EKİM 2017

NG

47