Table of Contents Table of Contents
Previous Page  38 / 100 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 38 / 100 Next Page
Page Background

Açık ofisleri

seviyorum. Bu aralar,

eski fabrikalar

tasarım stüdyolarına,

yaratıcı lab’lara

dönüştürülüyor ama

çalışma ortamının

samimi ve sıcak

olması unutuluyor.’

Ghandi’nin sözünü hatırlarım hep: “Dün-

yada görmek istediğin değişim ol. Eğer bir

şey yapmaya başlamazsan, her şey aynı ka-

lır.”

Projenin zenginleşmesi için çok sa-

yıda tasarımcı ile işbirliği yaptınız.

Yakın zamanda göreceğimiz yeni

işbirlikleri olacak mı? Hatta belki

Türkiye’den?

Elbette, bu bir tür Grand Prix gibi. İlk ayak

Milano’da, Bilim ve Teknoloji Müzesi’nde

gerçekleşti. İkinci ayak için Kanada

Toronto’ya gittik ve orada 10 Kanadalı ta-

sarımcı, yerel zanaatkarlar, yerel ahşap ve

yerel küratörle çalıştık. Ardından da sergi-

mizi New York Tasarım Haftası’na taşıdık

ve burada New York’tan 10 tasarımcıy-

la çalıştık. Son olarak geçtiğimiz mayısta

Moskova’da 10 Rus tasarımcıyla çalıştık.

Sonraki ayak neden Türkiye olmasın, eğer

sen küratörlüğünü yapmak istersen?

Çalışma ortamınızdan bahsedelim

biraz, Milano Design Factory… Ofisin

iç mimarisi size ait. Tasarımınız olan

bu çalışma üniteleri Hub’lar, ADI Ta-

sarım İndeksi 2015’te yer aldı bile.

Mekan ve çalışma ünitelerini tasar-

larken nelere önem verdiniz?

Bu mekanın tasarımı aslında ilginç bir pro-

je, çünkü gördüğün gibi burası aslında bi-

zim müşterimiz mobilya ve akustik panel-

ler üreten Fantoni’nin showroom’u. Şehrin

önünde, şehrin bir parçası olarak yaşama-

ya karar verdik. Elbette bu yüzden birkaç

problemle karşılaştık. Örneğin, sokağa

bakan cam vitrin. Elbette biz değil, ürün-

lerimiz satışta… Ön taraf cam olduğundan,

özellikle yaz aylarında çok ışık giriyor. Ama

bu mekan beni çok çekiyor; çünkü şehrin

merkezini görüyor, nabzını dinliyorsun ve

enerjisi geribildirim olarak ofise geliyor.

Sokakta çalışmayı seviyoruz. Sokak ye-

mekleri gibi şimdi de sokak stüdyosu var!

Hub’ın planına gelince, açık ofisleri sevi-

yorum. Bu aralar, eski fabrikalar tasarım

stüdyolarına, yaratıcı lab’lara dönüştürülü-

yor ama çalışma ortamının samimi ve sıcak

olması unutuluyor. Biz burada ofisimize ev

ortamını katmaya çalıştık. Bu noktadan

yola çıkarak bir masayı nasıl bir ürün de-

ğil de, ortam yapabiliriz diye düşündük.

Hub’da iki katman var: Çatısı ve kare ma-

sası... Dört kenarında da herkes çalışıyor,

o yüzden patron yok. Daha doğrusu dört

patron var, hiyerarşi yok. Hepimiz bu alan-

da birbirimize bağlıyız ve bir nevi korunak-

lı bir ortamdayız. Çok büyük bir alanda ya-

şasan bile, kendi küçük korunaklı ortamını

bulabiliyorsun. Bu hem bireysel, hem de

grup çalışmaları için çok önemli.

Burada yaşamayı seviyoruz, çünkü kendi

projemizi deneyimliyoruz. Genelde tasa-

rımcı veya mimarlar diğer insanlar için bir

şeyler tasarlar ve piyasadan gelen geribil-

dirimleri gözlemler. Burada kendi deneyi-

mimizi gözlemliyor ve böylece ürünümüzü

geliştiriyoruz. Önümüzdeki iki ay içerisin-

de çalışma masası, sandalyesi, ekranı olan

bir ürün ailesi yaratacağız. Bu ürünleri

stüdyomuzda da kullanacağız.

Daha önce stüdyonuzun adı Blue De-

sign Factory’ydi…

Evet, artık Milano Design Factory; çünkü

yeni ofisimiz Salone del Mobile 2015’te

başlangıcını yaptı. Çeşitli yerlerinden pek

çok Fantoni distribütörünün ilgisini çektik.

O yüzden Milano Design Factory dedik.

Belki ileride London Design Factory, An-

kara Design Factory de olur.

Tanıdığınız Türk tasarımcı var mı?

Evet, Türkiye’de yaşayan birkaç arkadaşım

var. Material ConneXion’dan bir arkada-

şım Türkiye’de yaşamaya başlayacak, eşi

Türk. Birkaç yıl öncesinde Türk tasarımcı

bir kız arkadaşım vardı. O İtalya’da okur-

ken tasarıma bakış açısını görme fırsatım

oldu. Pek çok tasarımcı buranın havası-

nı solumak, buradaki işleyişi görmek için

Milano’ya geliyor. Ama bence gerçek kah-

Editörümüz

Ayşe Çelebi

TASARIMCI

YAŞAM

38

NG

MART-NİSAN 2016