42
RÖPORTAJ
FEYZAN ERSİNAN TOP
Bizdeki müdürlerin zaten yüzde 80’i kadın. Kadınlar daha de-
taycı. Hani kadın eli değmiş derler ya, bizim gazeteye de kadın
eli değmiştir.
Evliliğin iş hayatıyla dengesini kurabilmek adına neler
yapıyorsunuz?
Bizim çok farklı bir evliliğimiz var. Eşim gerçekten benim şan-
sım. 24 saat, işte ve evde beraberiz ve bundan çok memnunuz.
Çünkü eşim aynı zamanda en iyi arkadaşım. Bir de benim bir ku-
ralım vardır; eve gelince, annem, ben ve eşim bir araya geldik mi,
iş konusu mutlaka açılır. Ben de işten hiç konuşmak istemem.
Bazen farklı fikirler de olabilir. Ev onu konuşacak yer değil. Nite-
kim evde alınan kararların birçoğu sağlıksız kararlar oluyor.
Aynı işi yapınca, karı-koca olma durumunda daha fazla
inatlaşma olmuyor mu?
Aynı şeyi düşünüyorsanız, inatlaşmıyorsunuz. Biz genelde aynı
düşünürüz zaten. Bir de ben hayatı zorlaştırmayı sevmiyorum.
Kendinize ayıracak vakit bulabiliyor musunuz?
Hiç bulamıyorum. Cumartesileri spor yapmaya başlayacağım.
Cumaları annemle elişi dersi alıyoruz; kanaviçe filan yapıyoruz bir
buçuk yıldır. Gerçekten terapi bizim için. Önceden böyle bir ho-
bim yoktu. Bir saat en azından kafam boşalıyor. Televizyon sey-
retmeye tahammülüm yok! İşimi yapıyorum, kitabımı okuyorum.
Pazarları de zaten ailece geçiriyoruz.
Peki, mutfakla aranız nasıl?
Ben yemek yemeyi çok severim. Onun için çok merak ede-
rim ve denerim. Çok hızlı yemek pişiririm, çünkü yemek yapmayı
severim. Yaptığım yemekleri de ilk ben yerim. Zaten kitap fikri de
böyle ortaya çıktı.
‘Yediğim İçtiğim Sizin Olsun’un ortaya çıkma süreci
nasıl gelişti?
Zaten çok sık misafir ağırlıyoruz. Çok da severim misafir ağır-
lamayı. Sevdiklerimi görebileceğim tek yer yemek masası oluyor.
Bize gelmediklerinde de dışarı çıkarız. Ama bize gelinmesini daha
çok severim. Hep dostlarımız söylüyordu ‘Neden yapmıyorsun?’
diye. Burada asıl iş yemek pişirmek ya da tarifler değil. Yemek
fotoğrafı çok önemli. Yemeğin fotoğrafını çekmek için, o şekil-
de pişmesi gerekiyor. Feyzan olarak yaptığım bir kitap olsaydı,
mutfakta kendim çektiğim fotoğraflar olacaktı. Bu kitap başarı-
lıysa, esas ekip sayesinde başarılı. Biraz Amerikanvari bir kitap.
Ben bütün tabak koleksiyonumu kullandım. Burada çekilen her
şey bana ait; örtüsünden tabağına, yemeğine kadar… İstedim
ki, alan biri benim evime gelmiş, benim masamda yiyormuş gibi
hissetsin. Gourmand Ödülleri’ne yolladık kitabı, kasım ayında o
da sonuçlanacak.
HAKKIMIZDA...
NG Kütahya Porselen hakkında neler
düşünüyorsunuz?
Ben Kütahyalıyım zaten. NG Kütahya
Porselen’i de, Güral ailesini de çok severim.
Ürünlerini kullanıyor musunuz peki?
Kullanıyorum tabii. Hatta en son yaptıkları
ikat desenli yemek takımlarından alacaktım,
bulamadım. Şimdi onu alacağım. Muhteşem
bir seri! Hatta daha reklamı yapılıyordu, ben
Hediye Hanım’ı aradım. Gürallar çok doğru,
çok başarılı bir aile. Anadolu kültürüyle
Avrupa’yı harmanlamayı başarabilen işler
yapıyorlar. Bana hitap ediyor.
Özellikle sevdiğiniz bir ürün var mı peki?
En çok sevdiğim kahve fincanım. Genellikle
modern koleksiyonlarını beğeniyorum. Ama
oryantal olanlardan da şu tepside kapaklı
fincanları çok beğeniyorum. Yurtdışına hediye
götürürken de çok iyi oluyor. Ama onun
dışında kendim de kullanıyorum.