41
F
eyzan Ersinan Top, Dünya Şirketler Grubu’nun yeni
nesil üyelerinden biri. Yani aslında o pek vurgulama-
sa da, bu köklü şirketin aynı zamanda yeni nesil yö-
neticilerinden biri. Hukuk fakültesindeki eğitimini yıllara yayarak
bitiren Feyzan Hanım’ı bugün hukukçu kimliğiyle değil, dede
mesleği olan gazetecilikle tanıyoruz. Hoş, kendisi için gaze-
tecilik bir meslek değil; onun hayatının devamı. Bugün Dünya
gazetesi yazarı, Dünya Kitap ve Dünya Ehlikeyf dergilerinin de
yazı işleri müdürlüğü görevlerini bir arada yürüten evli ve üç
çocuk annesi Feyzan E. Top ile ailesi, iş hayatı ve Rafet İnce’nin
sunumunu hazırladığı, Handan Göksan’ın da fotoğrafladığı ki-
tabı ‘Yediğim İçtiğim Sizin Olsun’ kitabı üzerine ‘hiç bitmese’
dedirten türden bir görüşme gerçekleştirdik.
Öncelikle, aldığınız eğitimle başlayalım. İlginç bir sü-
reç çünkü benim gördüğüm kadarıyla...
Işık Lisesi’ni bitirdim. Sonra da İstanbul Bilgi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ne girdim. Uzun süren bir eğitim sürecim oldu.
Yani öyle standart dört senede bitirmedim. Çünkü üniversitenin
ikinci senesinde Hülya Koçyiğit’in hayatını yazma teklifi geldi.
Tabii çok heyecanlandım ve altı-yedi ay çalıştık. Tabii çalışma
sürecinde insan havaya giriyor. Bir yandan okula gidiyorum
ve uluslararası hukuku tartışıyorum. Hukuka çok meraklıydım.
Üniversitedeyken Turgut Tarhanlı’nın yanında asistanlık görevi
almıştım. Onu bile bırakarak bu gazetecilik hikayesine bulaştım.
Hukuk ile uğraşmak çok istiyordum; dede mesleğimdi. Dedem
derdi ki, “Hukukçu olursan her şeyi daha kolay alt edersin.”
Hukuk benim işime çok yaradı. Daha soğukkanlı, daha çok
inceleyen bir insan olmama sebep oldu ama nihayetinde avu-
kat olmaktansa gazeteci olmayı severek kabul ettim ve farklılığı
öyle elde ettim. Benim için gazetecilik çok kutsal bir meslek,
ailemin mesleği...
Peki, çocuklar hayatınıza eğitim aşamasında mı dahil
oldu?
Mezun olduğumda evlenmiştim. İlk çocuğuma hamileydim.
Mezun olmam o kadar uzun sürdü ki… Uluslararası işletme
stratejileri gibi eğitimler, Amsterdam’da web tasarım üstüne
eğitimler ve değişik sertifikalar aldım.
Hamilelik döneminin üstüne bir yandan okul bitiyor
ve çalışıyorsunuz herhalde?
Tabii, hamileliğin başlarındaydı. Dört aylık hamileydim okul
bittiğinde. Hamile olduğumu ben ve ailem biliyorduk ama eğit-
menler bilmiyordu. 18 yaşından beri basındayım. Yani dedem
daha sağdı, Kitap dergisinde eleştiriler yazıyordum. Bir yandan
part-time çalışıp, bir yandan da okula gidiyordum. Sonra, Ki-
tap dergisinde yazı işleri müdürü oldum. Hayatımda gazetecilik
mesleği diye bir şey yok, o benim hayatımın devamı. Benim
ilk kızımın, hatta son kızımın bile odası var yukarıda. Onları da
arada işe getiriyorum.
Bir yandan evlisiniz, bir yandan çocuklar var. İş haya-
tınızı hiç etkilemedi mi?
Hiç etkilemedi, çünkü özellikle ikinci çocuktan sonra haya-
ta olumlu bakmayı öğrendim. Başlarda biraz depresif oluyor
insan. Ama şimdi eşim burada, annem burada; öyle ev gibi bir
ortam ki! Onun için aslında zor bir şey değil.
Hala aynı anda birkaç işi yürütüyorsunuz, değil mi?
Tabii ki şirketin yönetiminde olduğumuz için bazı zaman-
larda temsili olarak bulunuyorum ama yönetim tarafında eşim
bulunuyor. Ben daha ziyade yazı işleri tarafındayım. Son bir yıl-
dır da televizyon kanalımız için yeni projeler hazırlıyoruz. Ben
röportaj yapıyorum, uzun yıllar başarı öyküleri hazırladım. Gent-
leman dergisini getirmiştik, onun da genel yayın yönetmenliğini
yaptım.
Siz yine aynı şekilde devam edeceksiniz...
Aynen öyle. Eşimden Allah razı olsun. Ben daha duygusal
tarafım; o ise, mantıksal. Çok duygusal biriyim. Yöneticilik zor
bir meslek. Genel müdürümüz Hülya Koç benim idolümdür.
İş hayatında nerede durması gerektiğini bilen bir insandır. Eşi-
min de hep sınırları belirlidir. Ben hiç duygusallığı bırakmam.
Biri hakkında ne düşünüyorsam, hiç çekinmeden yazarım. Bu
gazetenin en önemli özelliği de bence bu zaten.
Peki, çocuklar çalışma temponuzdan şikayet etmiyor mu?
Bu hayat temposunda şikayet edemiyorlar. Sabah okul-
dalar, akşam okuldan ben alıyorum. Eve geliyoruz; temizlen-
dik, yemeğimizi yedik, televizyon izledik, oyunumuzu oyna-
dık, dersimizi yaptık derken zaten akşam oluyor. Sonra da
uyuyorlar. En azından dört saat beraberiz. Bu benim için de,
onlar için de bir tatmin oluyor. Hafta sonu zaten beraberiz.
Ben çok önem veriyorum çocuklarla aile büyüklerinin bir ara-
da büyümesine.
Yayın hayatına geçmenizde ailenizin etkisi çok bü-
yük, değil mi?
Annem, babam, anneannem ve dedem gazeteci oldu-
ğu için tabii ki etkili oldular. Dedem zaten duayen bir adam-
dı. Dünya gazetesini tazminat olarak almıştı. Hürriyet’te genel
yayın yönetmeniydi. Para da alabilirdi ama istememiş. Dünya
gazetesini almış tazminat olarak, iyi ki de almış! Somon kağıtlı
bir ekonomi gazetesini 1980’li yıllarda yapmış. Çok ileri görüşlü
bir adammış.
Bunları değiştiren kişi olarak bir erkek modelini görü-
yoruz. ‘Bu sefer de kadınlar yapsın’ dediğiniz oldu mu?