35
Melike
Kapıcıoğlu çok
ilginç objelerin
koleksiyonunu
da yapıyor.
Minik parfüm
şişeleri ve opera
dürbünleri
bunlardan
sadece ikisi.
Sizin için en etkili ilham kaynağı nedir?
Duygular ve hisler… Bir şey hissetmek ve onu anlatma isteği beni
tetikliyor ve ilham oluyor. Sonrasında, bir kitapta okuduğunuz tek bir
cümle, dinlediğiniz bir hikaye, çalan şarkıda geçen bir söz, bir fotoğraf
veya bir motif size tercüman olarak duygularınızı dile getiriyor. Benim
için geride tek yapmam gereken, bunu kağıda dökmek oluyor.
Her tasarımınızın bir hikayesi var mı? Sizin için ilginç olan
bir tanesini anlatır mısınız?
Hikayelerden yola çıkarak tasarlanan bir koleksiyon olduğu için,
her serinin bir hikayesi var. Durum böyle olunca, bir tanesi için bile
anlatabileceğim o kadar çok şey var ki… Koleksiyonumuza ilham
veren kitap ile aynı adı taşıyan ‘Güvercin Gerdanlığı’ serimizde;
kolyemizde yer alan güvercinin boynunda pırlantadan bir gerdan-
lık görülür; bu güvercin gerdanlığı, boyna geçen ve ölünceye kadar
çıkmayan aşk zincirini simgeleyerek sonsuz aşkı anlatır. Dünya an-
lamına gelen ‘Edna’ serimizde, aşık olduğumuzda dünyanın sadece
seven ve sevilen etrafında dönmesi simgeleniyor. ‘Meran’ serimiz
ise, tutkulu aşkı anlatır bize; kolye ucu, aşkın ruhumuzu sarıp sarma-
ladığı gibi sarılmıştır yılan ile…
‘Braille’ aşk koleksiyonu ile bir de sosyal sorumluluk
projesine imza atmış oluyorsunuz. Bundan biraz bahseder
misiniz?
Melie’yi kurarken atılan ilk temellerden biri, her koleksiyonda yer
alan bir ürünün bir vakfa özel olarak tasarlanması ve üründen elde
edilen gelirin bir kısmının vakıf yararına bağışlanmasıydı. İlk koleksi-
yonun konusu aşk olunca, aşık olduğumuzda gözlerimiz ile değil,
ruhumuz ile görüp, sevdiğimizi anlatabilmek için ‘Braille Aşk’ serimizi
tasarladım. Serimizdeki her tasarımın ön yüzeyinde kabartma harf-
leriyle, arka yüzeyinde ise, harflerle ‘Aşk’ yazar. Bu serimiz ile Altı
Nokta Körler Vakfı’na bağışta bulunmuş oluyoruz.
Bir de Melié’’ye uğrayanların gözünden kaçmayacak bir ko-
leksiyoner yönünüz var. Koleksiyonculuğa nasıl başladınız?
Çocukluğumdan beri sevdiğim şeyleri biriktirmeyi ve onlarla
zaman geçirmeyi seviyorum. Bir müzede, bir filmde, bir antika-
cıda gördüğüm bir şeye vurulup onun arayışına çıkıp, sevdiğim
şeyleri biriktirmeye başladım. Bunlardan biri de opera dürbünle-
ri. Sedefli, boynuzlu, ahşaplı, mineli… Hepsinin ayrı bir ruhu var
sanki. Onları minik çantalarından her çıkarışımda bir sürü soru
geçiyor aklımdan: Kim kullanmıştı? Neler izlemişti onunla? Neler
hissetmişti? Ne olursa olsun hiç fark etmez, eski bir parçaya sa-
hip olmak insana farklı bir duygu veriyor; bugün sizin sandığınız
bir şey yarın başka birinin vitrinlerini süslüyor. Bu, insanın hayata
bakış açısını değiştirerek sahip olduklarınızın sadece size ema-
net olduğunu öğretiyor. Mücevhere de tutku ile bağlanmamın en
büyük nedeni bu duygu sanırım. Bugün taktığınız bir mücevher,
ileride kızınızın ya da sevdiğiniz birinin boynunu süsleyecek ve bu
böyle devam edecek.