

MAYIS-HAZİRAN- TEMMUZ 2017
NG
21
kitaptaki gibi aşklar yaşamadım. Tüket-
meden bitiririm, güzel bir anı olarak kalır.
Hikâyelerimdeki insanlar gibi yıllar önce-
sine dönüp eski ilişkilerimi tekrar canlan-
dırmaya çalışmam. Aşkın ayakları yerden
keseni, yere basanı birçok çeşidi var.
Aşkın tanımını yapabilir misiniz?
Aşkın tanımını yapmak, onu kalıplara sok-
maktan hoşlanmıyorum ama aşk büyük bir
heyecan. Aşk ve sevgi bizde birbirinden
ayrılıyor. Gerçekten seven bir insan, birisi
için ‘illa benimle olsun’ diyemez ama mutlu
olsun der. Aşk eğlenceli taraflarının yanın-
da yakıcı bir duygu aynı zamanda.
Her ilişkide aldatılma var mı sizce?
Aldatılmanın türlü hali var. İnsanlar iyi ve
kötüye çabucak alışabiliyorlar, bu aslında
tuhaf. Kişi mutsuzluğa adapte oluyor fakat
bir gözüyle de dışarıya bakmaya başlıyor.
Aldatma burada başlıyor. Terkedilmiş, an-
nesini erken kaybetmiş, sevdiği kadını be-
lirli nedenlerden dolayı kaybetmiş olanlar-
da genelde kaybetme korkusuyla birlikte
başka bir ilişkiye başlama hevesi de yaşa-
nıyor. Ya da birden fazla ilişkiyi başlatırlar.
Bunun aileyle ilgili bir probleme işaret etti-
ğini düşünüyorum.
Aldatma konusu kitabın içerisinde çok
masum bir yerde geçiyor. Aldatma alışıl-
mış mutsuzluklar için keşfedilmemiş mut-
lulukları feda etmekle başlıyor. Ne kadar
muazzam bir ilişki yaşarsan yaşa, bir süre
sonra iş alışkanlığa dönüşür. İlişkilerde ka-
dınlar daha çabuk sıkılabiliyor ama daha
dirayetliler. Düzeni bozmak istemiyorlar.
Merkezinde sevgi olmayan ilişkiler önün-
de sonunda yozlaşıyor. Ağabeyim ve eşi 30
yıldır evli ve inanılmaz aşıklar. Yani böyle
durumlar da olabiliyor. İlla insanların bir-
birlerini aldatmaları söz konusu değil.
Kitabın isim hikâyesini dinleyebilir
miyiz?
Oldukça iddialı bir kitap ismi Seve Seve
Aldattım.
Kitaba isim seçerken risk aldım. Türki-
ye’deki ciddi problemin ne siyasetle ne de
ekonomiyle ilgili olmadığını düşünüyorum.
Sorunlar evden ve kadın erkek ilişkilerin-
den kaynaklanıyor. Biz seve seve kendimizi
aldatabiliyoruz. İşimizi sevmiyoruz ama
seviyormuş gibi yapıyoruz. Ya da kişiler
sevmedikleri kişilerle beraber olabiliyorlar.
Ben de düşünürken bu memlekette herkes
seve seve kendisini ya da başkasını aldatı-
yor fikrinin farkına vardım.
Yazarlık kursunuz da var. Orada
neler öğretiyorsunuz?
Yazarlık kursunun ilk dakikasında şunu
söylüyorum ‘yazdığınız herhangi bir şey-
den dolayı size, bu senin içinde varmış
derlerse o çevreden uzaklaşın.’ Aldatılma-
yı yazıyorum diye bu aldattığım anlamına
gelmez. Her şey hakkında yazabilirsiniz.
İnsanların içinde yüzlerce karakter olduğu
gibi dışarıda da sizin dışınızda karakterler
var. Bunları oynayabilmek muazzam bir
şey. Yazabilmek için yaşamak gerekmiyor,
okuyup izlemek de yeterli. Yazarlıkta ger-
çek bir hikâye yazmak zorunda değilsiniz.
Kurgu yaparsanız o zaman muhteşem. Hiç
yaşanmamış olsa daha makbul. Ben yaşan-
mış olayların binlercesinden hiç yaşanma-
mış işler çıkarırdım. O yüzden herkes ka-
rakterlerde ya kendini ya etrafını buluyor.
Ders ya da tarih kitapları da yazıyorum
ama bu kadar rağbet görmüyor. Kitabımın
üç hafta içerisinde 10 bin satmış olması
beni memnun etti.
Sosyal medyanın
ilişkilerdeki
etkileri için neler
düşünüyorsunuz?
İnsanlar artık sosyal medya yüzün-
den ayrılmaya başladılar. Evlilikteki
çatlak büyümüşse sosyal medya bo-
şanmak için belki bir sebep olabilir.
Sosyal medya ile aldatmaya teşeb-
büs daha kolaylaştı. İnsanlar fotoğ-
raflarını paylaşıyorlar ve kendilerini
olmadıkları gibi gösteriyorlar. Sanal
ortamda sanal aldatmalar yaşanıyor.
Kitaptaki birçok hikâyenin gerçek bir
karşılığı var. Yazdığım ve yırtıp attı-
ğım sayfalar da oldu. Her işin gerçek
hali gerçekten de çok güzel olmaya-
biliyor. Sosyal medya kendini sevme-
yen insanlarla dolu. Fotoğraflarda
inanılmaz değişiklikler yapılıyor. Ben
sosyal medyada çok fazla kişi takip
ediyorum, gözlemliyorum. Sanal or-
tamdan esinlenip bir şey yazmıyorum
ama ileride olabilir.