23
Altı ay uğraştım. Neredeyse geceli gündüzlü… Normalde
bu kadar büyütülecek, uğraştıracak bir şey değildir. Fakat konu
futbol olunca daha stresli bir durum çıkıyor ortaya, çünkü fana-
tizm, karşı takımın zayıflığı gibi çok negatif konular üzerinden
yürüyen bir spordur. Taraftar ve kulüp yöneticileri oradan bakar
konuya. Kıraç’ın farklı takımlardan da hayranları var, bu ayrı bir
konu ve beni ilgilendirir. Benim hedefim şuydu: Öyle bir şarkı
yapayım ki, kimseyi incitmesin, rencide etmesin. Marşın güzel
olması yetmiyor, coşturabilmesi de lazım. İşte bu çok uğraş-
tırdı beni. Galatasaraylılar da Beşiktaşlılar da bizim insanımız.
2007’de yaptım ben bu marşı ve futbolun biraz güzellik üzeri-
ne yürümesi gerekiyordu. Diğer takımların taraftarları da sevdi
marşı, bunu çevremden biliyorum.
Bir besteniz var ben çok seviyorum onu, ‘Endamın
yeter’. İlk duyduğumda öyle kalakalmıştım, kim için bes-
telemiştiniz o şarkıyı?
Benim yaptığım en özel şarkıdır o. Birkaç yerde bahsetmiş-
tim, belki es geçilmiştir. O şarkıyı ben yapmadım. ‘Endamın
Yeter’i bana bir kadın rüyamda söylemişti. Nakarat kısmını de-
ğil ama girişini... Tam bir ilham perisi!
Nasıl bir kadın olduğunu hatırlıyor musunuz?
Sadece sesini duydum ve uyandım. ‘Ne güzel, bu kimin şarkı-
sı acaba?’ dedim. Baktım, kimsenin değilmiş. Hemen söylemeye
başladım. Özel bir keyif alırım onu söylerken. Her şarkım çok özel
ama o tam bir aşk şarkısı. Bir de endam önemli bir şey tabii.
Çok kısa bir oyunculuk deneyiminiz var. Tekrar yap-
mak ister misiniz?
Gerçekten benim için bir değeri olması gerekiyor. Oyuncu-
luk yapamam diye bir şey yok; yaparım, çünkü orada da oyna-
ma sebebim benim yapmış olduğum bir dizi olmasıydı. TRT’de
yapımcılığını üstlendiğim bir diziydi. Oyuncuların psikolojisini
anlamak için oynamıştım, anladım da. Korkunç derecede zor
bir iş! Yönetmenlik daha da zor.
Önümüzdeki yıl projeniz ne?
Şu an albüm hazırlığındayım, mix aşamasına geldim.
Ne zaman çıkacak?
Çok yakında çıkar diye planlıyorum.
İsmi hazır mı albümün?
Değil, dokuz şarkı olacak; şarkılardan birinin adını veririm
albüme. İsim koymak zaten en son aşama.
Aşk şarkıları duyabilecek miyiz bu albümde?
Çoğunlukla soft, duygusal şarkılar hakim ama iki şarkım bi-
raz daha hızlı; özel şarkım da var.
Eskişehir’de bir konseriniz vardı, fakat hemen önce-
sinde Kütahya’daydınız. Konser için mi oradaydınız?
Kütahya Porselen’den davet gelmişti. Kütahya’yı uzun za-
mandır merak ediyordum. Eskişehir’e gitmişken oraya da uğ-
ramak istedim. Kütahya Porselen’i gezme fırsatı buldum ve
çok beğendim. Çok temiz, çok steril bir yerdi; hele ki seramik
işi yapılan bir ortam için fazlasıyla hijyenikti. Çalışanlar mutlu
görünüyordu, en önemli konu bu. Kütahya için çok değerliy-
miş Kütahya Porselen, orada gezerken bunu çok iyi anladım.
Ekonomik ve manevi açıdan şehre çok fazla şey katmış belli ki.
Konumunu fazlasıyla hak ettiği çok açık.
Eskişehir’deki konseriniz nasıl geçti?
Hava biraz soğuktu ama konser iyiydi, çok eğlendik.
O
Müzik benim için çok kutsal bir şeydir. Nerede değer buluyorsa,
orada olmalıdır şarkı. O yüzden diyorum Cem Karaca şarkısı
söylemem diye, Tamirci Çırağı’nı benim söylememe gerek var mı?
Karaca muhteşem söylemiş zaten. Müzikte egom yoktur, herhalde
o yüzden Allah benim karşıma çıkarıyor bu tür şarkıları. Böyle
başka şarkılar da var: Mesela ‘Bulamazsın’ inanılmaz bir örnek.
Neden biliyor musunuz? Cem Karaca’dan önce bana doğru şarkı
söylemeyi öğreten insan Zeki Müren’dir. Dünyanın gelmiş geçmiş
en doğru şarkı söyleyen insanıdır, hangi tarzda söylediği önemli
değil. Artikülasyonu, nota, sunma biçimi her şeyi mükemmel.
Hakkari’nin köyünde de dinlenir, metropolde gökdelenin en üst
katında da... Ondan aldım şarkı söyleme eğitimimi. Söylediği her
şey inanılmaz değerlenirken, ‘Bulamazsın’ gibi bir şarkı gereken
değeri görmemiştir. O da bana kısmetmiş. Bazı şarkılar hak ettiği
yeri bulamıyor, Zeki Müren söylese bile…
“
“