Previous Page  47 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 47 / 108 Next Page
Page Background

MAYIS-HAZİRAN- TEMMUZ 2017

NG

47

bir okul vardı. Kurs olarak geçiyordu ama

burada modelistik, tekstil, giyim tarihi, sti-

listlik eğitimi alırken öğretmenimin mimar

olması benim için büyük şanstı. Sonrasın-

da cemiyetin içerisine girmem, İzzet Çapa

ve Gürnar Çapa ile çalışmaya başlamış ol-

mam yeteneğimi yansıtmama olanak verdi.

İlk çizimlerinizi, tasarımlarınızı ha-

yata geçirebildiniz mi?

Sekiz yaşında çizim yapabiliyordum. O

yaşta üç farklı elbise yapardım ve kuzenim-

den birinci olanı seçmesini isterdim. Elbi-

seye karşı sürekli zaafım vardı. Kuzenimin

bebeklerini giydirmeyi seviyordum. Ardın-

dan benim dönemimde hayran olduğum

yıldızların neredeyse yarısını giydirdim.

Hayalim gerçekleşti ama bugün buradan

baktığımda meslek ve kariyerdeki olgunlu-

ğum tecrübenin ‘o noktaya vardım’ gibi bir

ifadenin aslında yeterlilik göstermeyeceği-

ni gördüm.

Moda sizin için ne ifade ediyor?

Moda benim için aslında hiçbir şey ifade

etmiyor. Örneğin evimin dekorasyonunu

yaparken dekorasyonda neler modaymış

diye aklımın ucundan geçmez. Eğer bazı

ikinci el dükkanlardan geçiyorsam mar-

ka bir mobilyamın yanına hemen o ikinci

elde gözüme çarpan eşyayı koyup kendi

stilimi oluşturmayı tercih ederim. Dolayı-

sıyla giyimde de insanların bir stili yoksa

yalnızca önerilenleri yaparak ki bu öneriler

sizin için uygun mu bilinmez bir stil oluş-

turulamaz. Evet, trendlere uygun, baştan

ayağa marka giyiniyorsunuzdur ama sizin

bir stiliniz yoktur. Bu durum bugün çokça

karşılaştığımız bir durum.

Sizce herkesin bir stili var mı?

Herkes kendi stilini keşfedebilir, yeter ki

özgüven olsun. Kendilerini görmeyi ve din-

lemeyi bilsinler.

Artık çok fazla moda tasarım bölü-

mü öğrencisi var. Bunun yansımala-

rını nasıl yorumluyorsunuz?

Biz neredeyse tüm üniversitelerden staj-

yer öğrenci kabul ediyoruz. Bundan keyif

alıyorum çünkü bu öğreti benim mesleki

sadakam. Bizim mesleğimiz çok zor aslın-

da. Terziliği bilmiyorsanız iyi bir orkestra

şefi olamazsınız. Dolayısıyla ben iğne-

den, iplikten, kumaşçıdan haberi olmayan

bazı tasarımcı adayları görüyorum. Biz bu

mesleği kumaşçılardan, modelistlerden,

model makinecilerinden öğrendik. Siz bir

cevhersinizdir, her ustadan ufak bir iz alır-

sınız. Zaman içerisinde parlamaya başlar-

sınız. Eski giyim anlayışlarının değiştiğini

düşünüyorum. Daha fazla konfeksiyonel

giyinmeye başladık. Önceden bir davete

hazırlanmak çok önemli bir seremoniydi.

Markanın bu kadar elimizin altında ol-

madığı, Türkiye’nin büyük üstadlarından

giyinildiği bir dönemdi. ‘Couture’ hizmet

verirken bir matematik yapıyorsunuz as-

lında. Tüm hataları kapatma yolculuğuna

giriyorsunuz. Maalesef bunun biraz bo-

zulduğunu düşünüyorum. Ben 28 senedir

bu işi yapıyorum. Döpiyes giyen kadın mo-

delinin sonuna yetiştim ama o yıllardaki

kadının az imkanlarla daha şık olduğunu

düşünüyorum.

Tasarım süreciniz nasıl ilerliyor?

Tasarım sürecimizi iki bölüm olarak ayı-

rıyorum. Hazır giyim koleksiyonlarımız

ve couture hizmetimiz. Couture hizmette

gelen konuğumuzun nasıl bir davete ha-

zırlandığı, yaşam biçimi, karakteri, kilosu,

boyu gibi şeyleri muhabbetle sürdürüyo-

ruz. Ardından o kişiye ne yakışacaksa onun

kararını veriyoruz. Ama bu karar doğrultu-

sunda taşıyıcı da çok önemli. Bir tasarımcı

couture hizmeti veriyorsa sizin taşıma gü-

cünüze maksimum bir kat fazlasını koya-

bilir. İki kat fazlasını koyduğunuz an elbise

muhteşem olabilir ama kişi bunu taşıya-

maz. Buradaki esinlenmelerim, karşımdaki

şahsın verdiği enerjiyle doğru orantılı. Fa-

kat hazır giyim koleksiyonu yaparken biz

bilim disiplinine yer vermeyi tercih ediyo-

ruz. Bazen astronomi, bazen kimya. Bunun

için üniversitedeki profesörlerle bir araya

geliyoruz. Biz bu konular içerisinde hangi

bölümü elbiseye aktarabiliriz bunu düşü-

nüyorum. Bu toplantılara girerken ‘Red

Beard’ olarak katılıyoruz.

Sosyal sorumluluk projelerinden de

bahseder misiniz?

Şu an Alzeimer konulu bir koleksiyona ha-

zırlanıyorum. Henüz tarihi belli değil. Alze-

imer evimize misafir olarak geldi, anneme

gelişini çok sonra fark ettik. Ben anneme

çok düşkünüm. Aile içerisinde kayıplar

başlayınca onları daha farklı sahiplenmeye

başlıyorsunuz. Sabah uyandığımda nefesi-

ni dinlerim. Annemle zaman geçirmeye ça-

lışıyorum. Sosyal medyada annemin video

ve fotoğraflarını paylaşınca insanlardan

reaksiyonlar almaya başladım. Takdirlerin

dışında Türkiye Alzeimer Derneği tara-

fından da destek gördüm. Bir sürü teklif

alıyoruz ama çok az projede olmayı tercih

ediyoruz. Esinlenme kaynağım yalnızca

annem değildir. Tasarladığımız ‘Buddypa’

çorapları aldığınızda bir çiftini de ihtiyacı

olan kişiye hediye etmiş oluyorsunuz. Ta-

sarımların bir kısmı stajyer arkadaşlara bir

kısmı da bana ait. Bu çoraplardan aynı de-

sende ve aynı kalitedekini #biralbirverelim

etiketiyle paylaştıklarında ihtiyaç sahibine

götürüyoruz. Birçok sanatçı dostum des-

teğiyle yanımızda. Bunu yapmaya devam

edeceğiz.

Yakında kitabınız yayınlanıyor…

Evet, adı ‘Tereddüt’ olan kitabım İnkılap

Yayınevi’nden çıkacak. Hayatımda geçir-

diğim bazı istasyonları anlattım. İçinde

inançsal yolculuğumdan, çocukluğumdan,

vazgeçişlerimden, modacılık serüvenim-

den Alzeimer’a kadar, yani benimle ilgili ne

varsa yer alacak. Anne ve babaların oku-

ması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ben

içimdeki küçük Tanju’yu anlattım.

Sezonun trendleri neler olacak?

Önümüzdeki sene fuşya rengini çok göre-

ceğiz. Ben ise bir konuyu işlemeye ve o ko-

nunun verdiği renkleri kullanmaya devam

edeceğim.