HEDİYE GÜRAL GÜR
NG HOTELS YÖNETIM KURULU BAŞKANI
Anne olmayı üç sözcük ile özetlerse-
niz, hangilerini seçerdiniz?
Sonsuz sevgi, adanmışlık, hayatın anlamı.
Çocuğuyla ilişkilerinde başarılı bir
anne iş hayatında da aynı başarıyı
gösterebiliyor, bu konuda sizin fikri-
niz nedir? İlişki yönetimini çocuk mu
anneye öğretiyor, anne mi çocuktan
öğreniyor sizce?
Ben annelik ve iş hayatının dengede tutul-
masından yanayım. Yeri geldiğinde elbet-
te biri diğerinin önüne geçebilir. Ancak,
sürekli şekilde bir rolü diğerinin üstünde
tutmak doğru gelmiyor. Ne anne olunca
kariyerden vazgeçmeli, ne de kariyer uğ-
runa annelik görevleri ihmal edilmeli. İlişki
yönetimini kimin sağladığı ise yumurta-
tavuk hikayesi gibi bence. Anne ve çocuk
ilişkisinin süreç içerisinde beraberce şekil-
lendiğini düşünüyorum. Ayrıca her çocuk
birbirinden farklı ve her ilişkide farklı dina-
mikler etken oluyor.
Kariyer yapmak anne olmaya engel mi?
Tek başına tüm zorlukları göğüsle-
mek zorunda kalan bir anne kariye-
rine de devam edebilir mi sizce?
Kariyer yapmak anne olmaya asla engel
değil. Çalışan kadın zaten çok daha planlı
ve disiplinli hareket ettiği için annelikle il-
gili görevlerini de iyi planlıyor. Elbette zor
zamanlar oluyor ama çalışmak anne olmak
için bir engel olarak görülmemeli. Bekar
anneler için durum daha zor gibi görünse
de, aslında istisnalar hariç Türk aile yapı-
sında çocuklarla ilgili konular annelerin
omuzlarında oluyor. Ve anneler bir şekilde
bunların üstesinden geliyor.
Eğer böyle düşünüyorsanız bilim
adamları, ünlü sanatçılar ya da dev-
let adamları arasında bu kadar az
kadının olmasını neye bağlıyorsu-
nuz?
Yine bunun da sosyolojik bir durum oldu-
ğunu düşünüyorum. Bizim geleneksel ço-
cuk yetiştirme alışkanlıklarımız arasında
kız çocuklarını farklı alanlara yönlendirme
eğilimimiz var. Mesela mühendis olmak
isteyen bir kıza, ailesinin kızlara daha uy-
gun olduğunu düşündükleri için mimarlığa
telkin ettiği pek çok örnek duyuyoruz. Yine
siyasete girmek de aynı nedenlerle engelle-
nebiliyor. Bu sebeple Türk toplumu olarak
gelişmeye açık bir yanımız olduğunu düşü-
nüyorum bu konunun.
Çocuğunuzu büyütürken ‘keşke’le-
riniz çok oldu mu? Olduysa bunlar-
dan bahsedebilir misiniz?
Aslında çok da keşke diyeceğim bir durum
olmadı henüz. Çocuklarım hala büyüme
evresindeler. Oğlum 11, kızım 7 yaşında.
Onları doğurduktan kısa süre sonra işe
döndüm. Ben kendi işimizde çalıştığım
için şanslı bir anneydim aslında. Emzirme
dönemlerinde onları da yanıma alıp gittim
işe. Bana ihtiyaç duydukları dönemlerde
özellikle hastalandıklarında işe gitmeme
rahatlığımvardı. Bebeklik çağını atlattıktan
sonra gelişme döneminde anne-babanın
eğitimi çocuk üzerinde çok etkili oluyor. Bu
sebeple çocuk ne kadar ailesiyle beraber-
se o kadar iyi bence. Bir de tabi artık çok
konuşuluyor ama kaliteli zaman geçirmek
çok önemli. Ben de çocuklarımla kalite-
li zaman geçirmeye çalışıyorum. Onların
önce sevgi, saygı ve huzur dolu bir ortamda
büyümelerini çok önemsiyorum. Biz büyük
ve birbirine bağlı bir aileyiz. Aile değerle-
rini bilerek yetişmeleri, ileride toplumsal
değerlerinin ve ilişkilerinin gelişmesinde
onlara çok yardımcı olacak diye düşünüyo-
rum. Eğitimleri keza bizim aile olarak çok
önemsediğimiz bir konu. Evlatlarımızın
her birinin çok iyi eğitim alması için çaba
gösteriyoruz. Bunların hepsini de inanarak
yapıyoruz. Ve çocuklarımız için yaptığımız
hiçbir şeyin ileride keşke dedirtmemesini
umuyorum.
Siz anne olduktan sonra annenize
daha çok benzediğinizi düşünüyor
musunuz?
Ben zaten genel olarak anneme benzedi-
ğimi düşünüyorum. Ama anne olduktan
sonra anne-babamı çok daha iyi anladığım
tartışılmaz bir gerçek. Anne olunca insanın
tüm hayata bakışı değişiyor. Öncelikler de-
ğişiyor, sevginin türü değişiyor. Bir insanı
kendinden çok sevmek neymiş, kendinden
önce düşünmek neymiş anlıyorsun. Genç-
liğinde yapmak isteyip de izin vermedikleri
konularda aslında ne kadar da haklı olduk-
larını anne-baba olunca anlıyorsunuz. On-
ların kullandıkları atasözlerini bile farkına
varmadan kullanmaya başlıyorsunuz.
Toplumsal kuralların genel geçer
pedagojik kurallardan daha önem-
li olduğunu düşünüyor musunuz?
Örneğin Amerikalı ya da İngiliz bir
pedagogun kurallarıyla çocuğunuzu
büyütmenin doğru olduğunu düşü-
nüyor musunuz?
Her çocuk kendine özeldir, hiçbir doğru
herkes için doğru değildir. Bırakın İngiliz
veya Amerikalı pedagogları bizim toplu-
mumuzdan bir pedagogun söylediği bir
genel geçer kural bile her aile yapısına
uymayabilir. Bir çocuğunuzda işleyen bir
yöntem diğerinde işlemeyebilir. Her aile-
nin kendi içinde bazı kuralları var ve bu ku-
rallar duruma göre değerlendirilebilir diye
düşünüyorum. Yakın zamanda edindiğim
bir dünya görüşüm var benim: ‘Hayat kısa
ve çok değerli.’ Bu sebeple bazı katı kural-
lar uğruna hayatı es geçmemek lazım. Biz
çocuklarımızı da bu bilinçle yetiştirmeye
özen gösteriyoruz. Çevresini anlayan, dün-
yayı takip eden, bilinçli, kültürlü, insani de-
ğerleri olan, kendi öneminin farkında, öz-
güvenli, sevgi dolu bireyler olduğu zaman
toplumlar da güzel olur.
MAYIS-HAZİRAN- TEMMUZ 2017
NG
31