Previous Page  31 / 108 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 31 / 108 Next Page
Page Background

HEDİYE GÜRAL GÜR

NG HOTELS YÖNETIM KURULU BAŞKANI

Anne olmayı üç sözcük ile özetlerse-

niz, hangilerini seçerdiniz?

Sonsuz sevgi, adanmışlık, hayatın anlamı.

Çocuğuyla ilişkilerinde başarılı bir

anne iş hayatında da aynı başarıyı

gösterebiliyor, bu konuda sizin fikri-

niz nedir? İlişki yönetimini çocuk mu

anneye öğretiyor, anne mi çocuktan

öğreniyor sizce?

Ben annelik ve iş hayatının dengede tutul-

masından yanayım. Yeri geldiğinde elbet-

te biri diğerinin önüne geçebilir. Ancak,

sürekli şekilde bir rolü diğerinin üstünde

tutmak doğru gelmiyor. Ne anne olunca

kariyerden vazgeçmeli, ne de kariyer uğ-

runa annelik görevleri ihmal edilmeli. İlişki

yönetimini kimin sağladığı ise yumurta-

tavuk hikayesi gibi bence. Anne ve çocuk

ilişkisinin süreç içerisinde beraberce şekil-

lendiğini düşünüyorum. Ayrıca her çocuk

birbirinden farklı ve her ilişkide farklı dina-

mikler etken oluyor.

Kariyer yapmak anne olmaya engel mi?

Tek başına tüm zorlukları göğüsle-

mek zorunda kalan bir anne kariye-

rine de devam edebilir mi sizce?

Kariyer yapmak anne olmaya asla engel

değil. Çalışan kadın zaten çok daha planlı

ve disiplinli hareket ettiği için annelikle il-

gili görevlerini de iyi planlıyor. Elbette zor

zamanlar oluyor ama çalışmak anne olmak

için bir engel olarak görülmemeli. Bekar

anneler için durum daha zor gibi görünse

de, aslında istisnalar hariç Türk aile yapı-

sında çocuklarla ilgili konular annelerin

omuzlarında oluyor. Ve anneler bir şekilde

bunların üstesinden geliyor.

Eğer böyle düşünüyorsanız bilim

adamları, ünlü sanatçılar ya da dev-

let adamları arasında bu kadar az

kadının olmasını neye bağlıyorsu-

nuz?

Yine bunun da sosyolojik bir durum oldu-

ğunu düşünüyorum. Bizim geleneksel ço-

cuk yetiştirme alışkanlıklarımız arasında

kız çocuklarını farklı alanlara yönlendirme

eğilimimiz var. Mesela mühendis olmak

isteyen bir kıza, ailesinin kızlara daha uy-

gun olduğunu düşündükleri için mimarlığa

telkin ettiği pek çok örnek duyuyoruz. Yine

siyasete girmek de aynı nedenlerle engelle-

nebiliyor. Bu sebeple Türk toplumu olarak

gelişmeye açık bir yanımız olduğunu düşü-

nüyorum bu konunun.

Çocuğunuzu büyütürken ‘keşke’le-

riniz çok oldu mu? Olduysa bunlar-

dan bahsedebilir misiniz?

Aslında çok da keşke diyeceğim bir durum

olmadı henüz. Çocuklarım hala büyüme

evresindeler. Oğlum 11, kızım 7 yaşında.

Onları doğurduktan kısa süre sonra işe

döndüm. Ben kendi işimizde çalıştığım

için şanslı bir anneydim aslında. Emzirme

dönemlerinde onları da yanıma alıp gittim

işe. Bana ihtiyaç duydukları dönemlerde

özellikle hastalandıklarında işe gitmeme

rahatlığımvardı. Bebeklik çağını atlattıktan

sonra gelişme döneminde anne-babanın

eğitimi çocuk üzerinde çok etkili oluyor. Bu

sebeple çocuk ne kadar ailesiyle beraber-

se o kadar iyi bence. Bir de tabi artık çok

konuşuluyor ama kaliteli zaman geçirmek

çok önemli. Ben de çocuklarımla kalite-

li zaman geçirmeye çalışıyorum. Onların

önce sevgi, saygı ve huzur dolu bir ortamda

büyümelerini çok önemsiyorum. Biz büyük

ve birbirine bağlı bir aileyiz. Aile değerle-

rini bilerek yetişmeleri, ileride toplumsal

değerlerinin ve ilişkilerinin gelişmesinde

onlara çok yardımcı olacak diye düşünüyo-

rum. Eğitimleri keza bizim aile olarak çok

önemsediğimiz bir konu. Evlatlarımızın

her birinin çok iyi eğitim alması için çaba

gösteriyoruz. Bunların hepsini de inanarak

yapıyoruz. Ve çocuklarımız için yaptığımız

hiçbir şeyin ileride keşke dedirtmemesini

umuyorum.

Siz anne olduktan sonra annenize

daha çok benzediğinizi düşünüyor

musunuz?

Ben zaten genel olarak anneme benzedi-

ğimi düşünüyorum. Ama anne olduktan

sonra anne-babamı çok daha iyi anladığım

tartışılmaz bir gerçek. Anne olunca insanın

tüm hayata bakışı değişiyor. Öncelikler de-

ğişiyor, sevginin türü değişiyor. Bir insanı

kendinden çok sevmek neymiş, kendinden

önce düşünmek neymiş anlıyorsun. Genç-

liğinde yapmak isteyip de izin vermedikleri

konularda aslında ne kadar da haklı olduk-

larını anne-baba olunca anlıyorsunuz. On-

ların kullandıkları atasözlerini bile farkına

varmadan kullanmaya başlıyorsunuz.

Toplumsal kuralların genel geçer

pedagojik kurallardan daha önem-

li olduğunu düşünüyor musunuz?

Örneğin Amerikalı ya da İngiliz bir

pedagogun kurallarıyla çocuğunuzu

büyütmenin doğru olduğunu düşü-

nüyor musunuz?

Her çocuk kendine özeldir, hiçbir doğru

herkes için doğru değildir. Bırakın İngiliz

veya Amerikalı pedagogları bizim toplu-

mumuzdan bir pedagogun söylediği bir

genel geçer kural bile her aile yapısına

uymayabilir. Bir çocuğunuzda işleyen bir

yöntem diğerinde işlemeyebilir. Her aile-

nin kendi içinde bazı kuralları var ve bu ku-

rallar duruma göre değerlendirilebilir diye

düşünüyorum. Yakın zamanda edindiğim

bir dünya görüşüm var benim: ‘Hayat kısa

ve çok değerli.’ Bu sebeple bazı katı kural-

lar uğruna hayatı es geçmemek lazım. Biz

çocuklarımızı da bu bilinçle yetiştirmeye

özen gösteriyoruz. Çevresini anlayan, dün-

yayı takip eden, bilinçli, kültürlü, insani de-

ğerleri olan, kendi öneminin farkında, öz-

güvenli, sevgi dolu bireyler olduğu zaman

toplumlar da güzel olur.

MAYIS-HAZİRAN- TEMMUZ 2017

NG

31