Previous Page  45 / 116 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 45 / 116 Next Page
Page Background

yer sofrasında, geniş bir sofra bezinin or-

tasına konulan kasnak ve onun üzerine de

gümüş ya da bakırdan çember şeklinde sini

yerleştirilirdi. Sininin etrafında toplanan

kişiler, sofra bezi ile dizlerini örterdi. Sini-

nin üzerinde bakır taslar, tabaklar içinde

yemekler sunulurdu. Kullanılan kaşık çatal

da genellikle bakır olurdu. Sininin üzerin-

de çoğunlukla geometrik desenler dikkat

çekiyordu. Taban yüzeyleri 5 veya 6 kollu

yıldızlar, kartal, balık gibi havyan figürleri,

selvi ve çiçek gibi bitki motifleriyle dövme

ve oyma tekniğinde süslenirdi. Küçük sini-

ler bazen pişirme kabı olarak kullanılırmış.

Buna örnek olarak Kütahya’nın meşhur

sini mantısını söyleyebiliriz.

GÜVENLIĞIN SEMBOLÜ,

KAPI KILITLERI

Bir diğer öne çıkan kültür ise çeşit çeşit

kapı kilitleri. İnsanlığın korunmak, ısınmak

ve barınma gibi ihtiyaçlarını karşılayan ka-

pılar kilit, tokmak ve anahtarların kullanıl-

maya başlamasıyla toplumun kültürel özel-

liklerini yansıtmaya başladı. Misafire çok

büyük değer verilen Anadolu’da, misafiri

ilk karşılayan kapı ve üzerinde ev sahibini

haberdar etmek için kullanılan, maden sa-

natının ince işçiliği ile süslenen tokmaklara

da önem verilirdi. Erkek misafir için kalın

ses çıkaran tokmak, kadın misafir içinse

ince ses çıkaran tokmak bulunurdu. Böy-

lece kapıdaki misafir hakkında bilgi sahibi

olan ev halkı da misafirini ona göre karşı-

lardı. Kilitler, saraylardan evlere, hamam-

lardan kalelere, dükkânlardan ambarlara

kadar birçok farklı yapı için kullanılırmış.

Anahtarın süslemesi de kilidine uygun ola-

rak yapılırdı. Bugün Anadolu’da bulunan

eski kilit ve anahtarların çok azı korunma

altına alınmış olsa da birçoğu kaybolurdu.

Evlerde elektriğin olmadığı dönemlere git-

tiğimizde ise karşımıza gaz lambaları çıkı-

yor. Işığıyla odaları aydınlatan, Türkiye’de

1800’lü yılların sonlarına doğru kullanımı

artan gaz lambaları günümüzde evlerde

dekorasyon objesi olarak yer alıyor.

El emeği

Zenginlikleriyle misafirlerini büyüleyen NG Koleksiyon’da görebileceğiniz bir diğer

kültür ise dikiş makineleri. Dikiş makinesinin icadı 18. yüzyılın ortalarına dayanıyor.

İlk üretilen makineler hem ağırlıkları hem de diğer özellikleri bakımından daha çok

terzilerin kullanacağı biçimde yapılmış ve maliyetleri yüksek olduğundan halkın bü-

yük kesimine hitap edememiş. Yakın geçmişte her evde bir tane olan, annelerimizin

büyük yardımcısı, gözü gibi baktığı ilk ev tipi dikiş makineleri ise Isaac Merritt Singer

tarafından 1851 yılında tescillenmiş. Dikiş makinesinin küçük bir atölyede başla-

yan hikâyesi, bugün bilgisayarlı makinelere dönüşerek devam ediyor. Bu sayede

hazır kıyafet yapıp satan fabrikalar çoğalmış, insanlar da ihtiyaçlarını buralardan

karşıladıkları için evde dikiş yapmak zamanla azalmış. Günümüzde elde veya ev

makinelerinde dikiş dikmek nostaljik bir eylem olarak görülmekte ve artık ihtiyaçtan

daha çok hobi için yapılıyor.

KASIM-ARALIK 2016

NG

45