yer sofrasında, geniş bir sofra bezinin or-
tasına konulan kasnak ve onun üzerine de
gümüş ya da bakırdan çember şeklinde sini
yerleştirilirdi. Sininin etrafında toplanan
kişiler, sofra bezi ile dizlerini örterdi. Sini-
nin üzerinde bakır taslar, tabaklar içinde
yemekler sunulurdu. Kullanılan kaşık çatal
da genellikle bakır olurdu. Sininin üzerin-
de çoğunlukla geometrik desenler dikkat
çekiyordu. Taban yüzeyleri 5 veya 6 kollu
yıldızlar, kartal, balık gibi havyan figürleri,
selvi ve çiçek gibi bitki motifleriyle dövme
ve oyma tekniğinde süslenirdi. Küçük sini-
ler bazen pişirme kabı olarak kullanılırmış.
Buna örnek olarak Kütahya’nın meşhur
sini mantısını söyleyebiliriz.
GÜVENLIĞIN SEMBOLÜ,
KAPI KILITLERI
Bir diğer öne çıkan kültür ise çeşit çeşit
kapı kilitleri. İnsanlığın korunmak, ısınmak
ve barınma gibi ihtiyaçlarını karşılayan ka-
pılar kilit, tokmak ve anahtarların kullanıl-
maya başlamasıyla toplumun kültürel özel-
liklerini yansıtmaya başladı. Misafire çok
büyük değer verilen Anadolu’da, misafiri
ilk karşılayan kapı ve üzerinde ev sahibini
haberdar etmek için kullanılan, maden sa-
natının ince işçiliği ile süslenen tokmaklara
da önem verilirdi. Erkek misafir için kalın
ses çıkaran tokmak, kadın misafir içinse
ince ses çıkaran tokmak bulunurdu. Böy-
lece kapıdaki misafir hakkında bilgi sahibi
olan ev halkı da misafirini ona göre karşı-
lardı. Kilitler, saraylardan evlere, hamam-
lardan kalelere, dükkânlardan ambarlara
kadar birçok farklı yapı için kullanılırmış.
Anahtarın süslemesi de kilidine uygun ola-
rak yapılırdı. Bugün Anadolu’da bulunan
eski kilit ve anahtarların çok azı korunma
altına alınmış olsa da birçoğu kaybolurdu.
Evlerde elektriğin olmadığı dönemlere git-
tiğimizde ise karşımıza gaz lambaları çıkı-
yor. Işığıyla odaları aydınlatan, Türkiye’de
1800’lü yılların sonlarına doğru kullanımı
artan gaz lambaları günümüzde evlerde
dekorasyon objesi olarak yer alıyor.
El emeği
Zenginlikleriyle misafirlerini büyüleyen NG Koleksiyon’da görebileceğiniz bir diğer
kültür ise dikiş makineleri. Dikiş makinesinin icadı 18. yüzyılın ortalarına dayanıyor.
İlk üretilen makineler hem ağırlıkları hem de diğer özellikleri bakımından daha çok
terzilerin kullanacağı biçimde yapılmış ve maliyetleri yüksek olduğundan halkın bü-
yük kesimine hitap edememiş. Yakın geçmişte her evde bir tane olan, annelerimizin
büyük yardımcısı, gözü gibi baktığı ilk ev tipi dikiş makineleri ise Isaac Merritt Singer
tarafından 1851 yılında tescillenmiş. Dikiş makinesinin küçük bir atölyede başla-
yan hikâyesi, bugün bilgisayarlı makinelere dönüşerek devam ediyor. Bu sayede
hazır kıyafet yapıp satan fabrikalar çoğalmış, insanlar da ihtiyaçlarını buralardan
karşıladıkları için evde dikiş yapmak zamanla azalmış. Günümüzde elde veya ev
makinelerinde dikiş dikmek nostaljik bir eylem olarak görülmekte ve artık ihtiyaçtan
daha çok hobi için yapılıyor.
KASIM-ARALIK 2016
NG
45