9
Ben her şeyden
önce bir anneyim!
NG Kütahya Porselen’in Yönetim Kurulu Üyesi, şirketin kurucusu Nafi Güral’ın hayat
arkadaşı, dört çocuk annesi, dekorasyon meraklısı koleksiyoner ve Nafi Güral Eğitim Vakfı
Başkanı Gülsüm Güral ile anneliğe ve iş hayatına dair sıcak bir röportaj gerçekleştirdik.
Yazı Çiğdem Hasanoğlu, Fotoğraflar Serkan Şentürk
G
ülsüm Güral son derece pozitif ve neşeli bir kadın.
Yaşı ilerledikçe gençleşiyor adeta. Bunda torunla-
rının da katkısı büyükmüş. Senede bir kez bütün
torunlarını bir araya getirip Nafi Bey’i de alarak tatile giderler,
çok keyifli vakitler geçirirlermiş. “Zamane çocukları inanılmaz.
Ellerinde akıllı telefonlar, sürekli yeni şeyler öğreniyorlar. Saye-
lerinde ben de öğreniyorum” diyor Gülsüm Hanım. Elindeki te-
lefonundan bir arkadaşının kızının dans videosuna bakıyor bir
yandan da. Sohbete başlıyoruz…
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Hayatınız
nasıl geçiyor?
Çok keyifli geçiyor. Kütahya ve İstanbul arasında geçen
bir hayatım var. Ben Kütahya’da doğdum ve büyüdüm. Genç
yaşta anne oldum. Dört tane pırlanta gibi evladım var. Onlar
büyüdükten ve kendi ailelerini kurduktan sonra eşimle baş
başa kaldık. Bir yandan çalışıyor diğer yandan torunlarımızla
vakit geçiriyoruz.
Kütahya ve İstanbul arasında gidip geliyor olmak
yorucu olmuyor mu?
Aslına bakarsanız çocuklarım ve torunlarım burada diye
İstanbul’la da bir bağ kurduk. Gidip geliyoruz sürekli. Bu
bizim için bir yaşam tarzına dönüştü. Keyifli bir tarafı da var
sürekli hareket etmenin. Sizi daha dinamik yapıyor. Zaten
eşim de ben de gezmeyi severiz. Tatillerde bütün torunları-
mızı alır bir yerlere gideriz.
Şimdilerde zamanınızın büyük bir bölümünü heye-
can verici bir projeye ayırdığınızı öğrendik.
Evet, bu aralar çok heyecanlıyım çünkü Kütahya’da bir
müze kurma projemiz var. Vaktimin çoğu müze ile ilgilenerek
geçiyor bu aralar.
Nasıl bir müze olacak bu müze?
Ben yıllardır fincan koleksiyonu yapıyorum. Kızım kolek-
siyon yapmamı tavsiye etmişti yıllar önce. O sıralar seramik
ve fincan üzerine yüksek lisan tezi yapıyordu. Onunla birlikte
ben de fincanlara dair araştırmalar yapmaya başladım. Bir-
likte fincan toplamaya başladık. Yurt içi ve yurt dışında yap-
tığımız seyahatlerde çok ilginç parçalar bulduk. Sonra tabii
koleksiyon yaptığımı bilen arkadaşlarım da benim için nadide
parçalar topladılar. Koleksiyon yapmak çok tutkulu bir iş…
Bir kere başladığınız zaman sonu gelmiyor. Biriktirme hali
bir tutkuya dönüşüyor. Bende de öyle oldu. Biblo ayakkabı,
kutu, tespih derken pek çok koleksiyonum var şimdi. Açıla-
cak olan müzede de porselen ağırlıklı olmak üzere pek çok
şey sergilenecek. Mimarımızla birlikte müzenin dekorasyonu
ile de ilgileniyorum.
Dekorasyona olan ilginizi biliyoruz. Nereden kaynak-
lanıyor bu?
Aslında eşimin önerisiyle dekorasyon işleriyle ilgilenmeye
başladım. Nafi Bey de ben de mobilyalara ve aksesuarlara çok
meraklıyız. Çocuklarım büyüdükten sonra Nafi Bey, “Gülsüm,
sen bu işlere çok meraklısın. Neden otellerimizin dekorasyonu
ile ilgilen miyorsun?” diye sordu. Biliyorsunuz Güral Sapanca ve
Afyon Otellerimiz var. Mimarlarımızla birlikte otelin iç mimarisiyle
ilgilendim. İş yerlerimizdeki ofisler, yaşadığımız ev derken birden
çok zevk aldığım bir iş ile meşgul olurken buldum kendimi.
Nafi Bey ile uzun yıllardır birliktesiniz. Mutluluğunu-
zun sırrı nedir?
Anlayış, şefkat ve hoşgörü olarak özetleyebilirim. Ben her
zaman eşimin yanında oldum. İş dünyasında pek çok zorlukla
karşılaşmanız mümkün. Bütün yaşanan gerginliklerle hep anla-
yışlı taraf oldum. Susmam gerektiği yerde sustum. Konuşmam
gerektiğinde konuştum. Bence kadınların eşlerinin yanında güçlü