37
İstanbul doğumlusunuz ve yaşamınızın
önemli bir bölümünü burada geçirdiniz. Ço-
cukluğunuzdaki İstanbul deyince aklınıza ilk
ne geliyor?
Erenköy’de iki katlı bahçeli bir evde doğmu-
şum, ancak babamın işinden dolayı çocukluğu-
mun bir bölümü Türkiye’nin değişik yerlerinde
geçti. O süreçte Erenköy’de oturan dedemi sık sık
ziyarete gittiğimiz için İstanbul deyince aklıma ilk
olarak Erenköy geliyor. Orada gördüğüm köşkler,
bahçeler, tramvay çocukluğumun İstanbul’unda
bana iz bırakan şeyler.
Peki, o dönemdeki insan dokusunu nasıldı?
Çok farklıydı tabii. O dönemde daha kozmopolit
ve samimi bir ortam vardı. Birçok semtte bu ortam
değişse de eski İstanbul’un mahalle sıcaklığını ya-
şatan yerler hala mevcut. Mesela, şu anda yaşadı-
ğım Arnavutköy, eski İstanbul’un mahalle sıcaklığını
devam ettiren bir semt. İnsanlar birbirlerini tanımasa
da selamlaşıyor, birbiriyle konuşuyor. Kuzguncuk
da aynı şekilde.
Uzun süredir yaz aylarını Burgazada’da ge-
çiriyorsunuz. Bodrum, Marmara, Kemer gibi
popüler tatil mekanlarına gitmek yerine neden
Burgazada’yı tercih ediyorsunuz?
Burgazada’yı bir tatil mekanı olarak görmüyo-
rum. Evimiz var, kedilerimizi de alıp yazın orada ya-
şıyoruz. Boğaz’daki müzik sesinden dolayı yazlarımı
Arnavutköy’deki evimde geçirmek imkansız hale
geldi benim için. Türkiye’nin birçok tatil mekanında
aynı şekilde bangır bangır müzik sesi var. Bu ses
beni mahvediyor. Buna maruz kalmamak için tatil-
lerimi yurt dışında İtalya veya Provence gibi yerlerde
geçirmeyi tercih ediyorum.
Burgazada’daki yaşamınızdan bahseder
misiniz?
Adada çok sakin bir hayat var. Her şey yeteri
kadar. Lokanta da, fayton da, insan sayısı da ye-
teri kadar... Çok kozmopolit bir yer hala. Rumlar
geçmişte sürülmüş adadan ama şimdi yavaş yavaş
dönüyorlar. Dokümanlardan gördüğüm kadarıyla
eskiden bambaşka bir yaşam varmış. Mesela bir hi-
kaye beni çok etkiledi. Adamın biri bakkaldan peynir
ve şimdi ismini unuttuğum bir yiyecek daha istemiş.
Bakkal peyniri verip diğerini vermeyince adam; “Niye
sadece peyniri veriyorsun?” diye sormuş. Bakkal da
“Ben seninle siftahımı yaptım öbürünü de gidip diğer
bakkaldan al, o da siftahını yapsın” demiş. Eskiden
adada bu denli paylaşımcı bir ortam varmış.
Peki, adanın sizi en çok cezbeden özelliği
ne? Yemekleri mi, doğası mı, insanları mı?
Eşim sağ olsun müthiş bir aşçı olduğu için ada-
daki en güzel yemekler bizde yapılıyor. Ama adada
kurutmadan tam dozunda balık yapan çok güzel
yerler de var. Genel olarak atmosferini çok seviyo-
rum. Rahat, sakin, huzurlu, gürültü patırtı yok. Ayrı-
ca adada birçok arkadaşımız var. Küçük bir tekne
de aldık, adaların etrafında dolaşıyoruz; bu bana
büyük bir özgürlük verdi. İnsanlar size sormadan
cep telefonu ile fotoğraf çektiği için yedi-sekiz se-
nedir rahatça denize giremiyordum. Şimdi ise tekne
ile adanın boş olan arka tarafına gidiyoruz, orada
rahatça denize girebiliyorum. Bundan dolayı da çok
mutluyum...
İSTANBUL VE BEYAZPERDE
İstanbul sinematografik malzeme açısın-
dan çok zengin bir şehir. Sinemacı gözüyle
sizce İstanbul’un bu yönü beyaz perdeye ye-
terince yansıtılıyor mu?
Nuri Bilge Ceylan, Fatih Akın zaman zaman film-
lerinde İstanbul’u kullanıyor ama mesela bir Woody
Allen gibi değil. Allen yıllarca New York üzerine bir
sürü film çekti. Onun gibi filmlerinde İstanbul’a yer
veren bir yönetmen yok.
İstanbul’u anlatan bir film çekseydiniz ön-
celikle hangi mekanları kullanırdınız?
Beş sene önce Taksim’i anlatan ve sadece ka-
dınların rol alacağı bir proje vardı. Farklı kesimler-
den oluşan kadınların Taksim’i nasıl kullandıklarını
ele almak istemiştim. Proje için iki kadın buldum
ama diğerlerini bulamadığım için hayata geçireme-
dim. Taksim’in benim hayatımda önemli bir yeri var.
Konservatuvara giderken aynı zamanda AKM’de de
sahneye çıkıyordum. Dolayısıyla 14 yaşımdan itiba-
ren Taksim çok kullandığım bir mekan oldu. Uzun
bir süre de Ayaspaşa ve Gümüşsuyu’nda oturdu-
ğum için hayatımın önemli bir bölümü Taksim’de
geçti. Taksim’in dokusunu yakından bildiğim için
bu projeyi yapmayı çok istemiştim, yapmadığım için
çok pişmanım.
İstanbul’da gitmekten keyif aldığınız yerler
var mı?