ELIAQUIM MANGALA
(MANCHESTER CITY)
Eyvallah, Porto’da ben de birkaç maça çık-
sam eli yüzü düzgün bir takım 3-5 milyon
Euro atar ama bu etkinin iyice abartıldığı
transfer Eliaquim Mangala oldu. Fiziğine
‘maşallah’ de geç, ama top tekniği Premier
Lig seviyesinde sıkıntılı bir stoper olan Man-
gala için 40 milyon Euro ödemek Manches-
ter City standartlarında bile çok garipti. Ara-
dan geçen zaman gösterdi ki bu transferde
Porto ve Porto’yla ortak çalışan menajerlerin
voliyi vurması dışında akılcı bir taraf yok.
Zaten Pep Guardiola’nın bu yaz yol verdiği
isimlerin başını çekti, şaşırtıcı değil.
LUKE SHAW
(MANCHESTER UNITED)
Bazı ülkelerde pasaport, futbolcuların
ederi için adeta bir çarpan gibidir. İngiliz
olmak herhalde şişkin bir bonservis için
en tercih edilen vatandaşlıktır. Luke Shaw
da Southampton’da yaptığı çıkışla hemen
Manchester United’ın gözüne girdi, 38
milyon Euro’yu ödediler. Tabii parayı ver-
mek yetmiyor, kabul edelim ki Shaw da ta-
lihsiz sakatlıklar yaşadı. Yine de mesele or-
tada, Rumen ya da Slovak olsa aynı parayı
etmeyeceği aşikar.
GEOFFREY KONDOGBIA
(INTER)
Fransızların Türkiye’deki U-20 Dünya
Kupası şampiyonu olduğu takımın bel ke-
miğiydi. Monaco’yla da harika bir sezon
geçirdi, kabul ama 40 milyon Euro na-
sıl eder, hadi etti diyelim, Inter bu parayı
nasıl verir? Finansal Fair-Play nedeniyle
Kovacic’i Real Madrid’e satmak zorunda
kalan Inter’in gerçekleştirdiği bu transfere
bir türlü aklım ermedi. O da İtalya’ya pek
uyum sağlamış görünmüyor. Yeni teknik
direktörü Frand de Boer da onu açıktan
eleştirmekten geri durmuyor. Sanıyorum
40 milyon Euro’luk bir fiyaskoyla karşı
karşıyayız.
RAHEEM STERLING
(MANCHESTER CITY)
İngiliz pasaportunun bonservis çarpanı
yerine geçtiği transferlerin en başında Ra-
heem Sterling geliyor. Sterling gerçekten
bir süper yıldız adayı olabilir, ama sözleş-
mesinin bitmesine bir yıl kalmış bir oyun-
cuya 70 milyon Euro bonservis ödemek
herhalde İngiliz olmasa gerçekleşmeyecek
bir durumdu. Yine de kendini ispatlama
şansı hala var ve Pep Guardiola onun için
büyük bir şans oldu. Yeni hocasıyla birlikte
bonservisiyle değil, kendi adı ve golleriyle
anılmaya başlandı bile.
DENILSON
(REAL BETIS)
Kulübede adam geçebilecek kapasitede bir
dripling becerisi olduğuna şüphe yok ama
Denilson, 1998’de öyle bir transfere imza
atmıştı ki bugün dahi o transferle anılıyor.
Dönemin efsanesi Brezilyalı Ronaldo’nun
19.5 milyon poundluk transfer rekorunu
tarihe gömerek Real Betis’e geldi. Ne var ki
bu etiket ona pek yaramadı, adam geçmek
de tek başına hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Son olarak Vietnam civarında görüldü, pe-
şinden de futbolu bıraktı.
Hulk (Zenit)
Eksantrik bir isim, füze gibi şutlar,
göze hitap eden hareketler… Hulk’un
Porto’dan transfer yapacağı belliydi
ama 50 milyon Euro kimsenin ak-
lında yoktu. Zenit nereden çıkmıştı,
niye bu kadar çok para vermişlerdi?
Gerçi Axel Witsel’e de aynı gün 42
milyon Euro verdiler ama ne Hulk’tan
50’lik bir performans aldılar, ne de
Witsel’den… Şampiyonlar Ligi’nde
de, Avrupa Ligi’nde de kaydadeğer
bir başarı gelmedi. Ne var ki Rus
devi bu yaz onu Çin ekibi Shanghai
SIPG’e 55 milyon Euro bonservisle
satarak parasını çıkarmayı başardı.
Oynattıkları yanlarına kâr kaldı.
Hulk
Geoffrey
KondogbIa
Raheem
Sterling
Luke Shaw