NG Dergi - Sayı 62

63 Hayat hiç beklenmedik anlarda karşımıza zorluklar çıkarabilir. Ancak bu zorluklar aynı zamanda bizim ne kadar güçlü olduğumuzu gösterme fırsatımız da olabilir. Ralli pilotu Kübra Denizci Keskin de 16 yaşında yaşadığı talihsiz kazanın ardından hayatını yeniden inşa etmiş ve bu inşa sürecinde hem fiziksel, hem de zihinsel dayanıklılığını geliştirerek engelleri aşmanın, tutkusunun peşinden gitmenin önemini keşfetmiş. Dünyanın ilk ve tek engelli kadın ralli pilotu olarak motor sporlarına olan ilgisini bir hedefe dönüştüren Keskin, şimdi hem pistlerdeki başarısıyla hem de toplumsal projeleriyle örnek bir insan. Kendisiyle zorluklarla nasıl başa çıktığını, gelecekteki projelerini ve engelli bireyler için neler yapılması gerektiği konularında sohbet ettik. Kübra Denizci Keskin nasıl biridir, biraz bahseder misiniz? Kübra Denizci Keskin olarak hayatın bana sunduğu zorlukları birer fırsat olarak görüp, tutkulu ve azimli bir şekilde hedeflerime ulaşmaya odaklanıyorum. 16 yaşında yaşadığım talihsizliğin ardından, hayatımı yeniden inşa ederken hem fiziksel hem de zihinsel dayanıklılığımı geliştirdim. Bu süreç bana hiçbir şeyin imkânsız olmadığını öğretti ve beni daha güçlü bir birey haline getirdi. Psikolog, ralli pilotu ve motivasyonel konuşmacı olarak insanların hayatlarına dokunmayı, ilham vermeyi ve farkındalık katmayı seviyorum. Hayata karşı pozitif bir bakış açım var ve her zaman imkanları büyütmeye odaklanırım. Disiplinli ve öğrenmeye açık biri olarak, hem bireysel başarılarımı artırmak, hem de topluma katkı sağlamak için çabalıyorum. Hayatın tadını çıkarmayı seviyorum, çünkü inanıyorum ki keyif aldığınız bir hayat, başarıyla daha da anlam kazanır. Bana dair en güzel özet belki de şudur: Zorlukların içinden umut çıkarabilen, tutkularının peşinden gitmekten vazgeçmeyen biriyim. 16 yaşında yaşadığınız kaza sonrası hayatınızı yeniden inşa ederken motivasyonunuz ne oldu? Kazadan sonra, hayatımı yeniden inşa etmek için kendime yeni bir yol çizmem gerektiğini anladım. Tabii ki çok zor bir dönemden geçtim. Bu süreçte beni motive eden en önemli şey, hayatımın hâlâ anlamlı ve dolu dolu yaşanabilir olduğuna dair inancımdı. Kendime hep şunu söyledim: “Bu bir son değil, yeni bir başlangıç.” Ailem ve sevdiklerimin desteği, hayatta hâlâ keşfetmem gereken çok şey olduğunu hatırlattı. Hayatımı yavaş yavaş tekrar inşa ettim. Üç senelik bir tedavi süreci sonrasında üniversite eğitimim ve iş hayatım başladı ve sonrasında da en keyifli olan kısmı, ralli hayatıma girdi. Motor sporlarına olan ilginizi ne zaman fark ettiniz? Motor sporlarına olan ilgim, çocukluk yıllarımda hız ve rekabete duyduğum hayranlıkla başladı. Ancak bu ilgiyi bir hedefe dönüştüren şey, engelleri aşma ve kendime meydan okuma arzum oldu. Hayatta yaşadığım zorlukları aşarken, motor sporlarının benim için hem bir tutku hem de bir özgürlük alanı olduğunu fark ettim. Özellikle rallide hissettiğim adrenalin ve heyecan, bu spora olan ilgimi daha da artırdı. İlk önce evimde bir yarış simülatöründe çalışmaya başladım. Daha sonra ise bir ilki gerçekleştirmek üzerine çok çabaladım. Birçok takım ile görüşmeler yaptım ama sanırım yarışabilmemdeki en büyük kırılma noktası, bir gün yarış pistinde eşimle tanışmam oldu. O bana bu süreçte çok güzel bir mentor oldu. Zorlukların içinden umut çıkarabilen, tutkularının peşinden gitmekten vazgeçmeyen biriyim.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=