NG Dergi - Sayı 59

39 ev işlerine yardıma, izin alıp arkadaşlarımızla beraber program yaptığımızda, eve döneceğimiz saatte evde olmamıza dek sözümüze sadık olmamızı bekler, gecikmemiz olacak ise mutlaka kendisini haberdar etmemizi isterdi. Babam da anneme her konuda yardımcı ve destek olurdu. Bazen bizimle çocuk olur eğlenceli oyunlar oynarlardı. Evde ip atlamaktan tutun da bilgi yarışması tadında, araştırmacı yönümüzü harekete geçirecek konularda konuşurduk. Şimdi iş hayatımda belirli bir konuma gelmişken, geçmişe dönüp anne babamın bu tutumunu değerlendirdiğimde, aslında bize o yaşlarımızda öz disiplinimizi verdiklerini, her ortama çabuk adapte olmamızda babamızın görevi nedeniyle farklı şehirlerde yaşamış olmamızın etkisi olduğunu anlıyorum. Annemizin bizi yönlendirdiği halk oyunları ve spor branşları gibi etkinliklerde aldığımız ödüller, kazandığımız başarılar ve kendimize olan güvenimizi artıran eğitimler hayatımızdaki başarımıza da katkı sağladı. Hep başarılı ve mutlu çocuklar olduk. Havacılığa olan ilginiz nasıl başladı? Aslında çocukken havacılığa özel bir ilgim yoktu. Ben ortaokulu Ankara’da okudum. Okul çıkışında bir gün eve dönerken, Gülhane Askeri Tıp Akademisi öğrencilerinden iki kız öğrenci gördüm. Üniformalı olmaları dikkatimi çekmişti ve çok hoşuma gitmişti. Eve gelince babama “Kadın askerler var mı?” diye sordum. Kendisinin asker olması nedeniyle, mesleki yönden varsa yaşadığı zorlukları konuşmak öğrenmek istedim. Kara Harp Okulu’na girdikten sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde helikopterleri gördükten ve öğrenciyken bir tatbikatta helikopter ile uçtuktan sonra helikopter havacılığına ilgim ve sevgim başladı. Eğitiminiz hakkında bilgi verir misiniz? Babamın atama gördüğü yerlere göre ilkokulu Tekirdağ ve Kahramanmaraş’ta, ortaokulu Ankara ve Bayburt’ta, liseyi de İzmir Karşıyaka Gazi Lisesi’nde bitirdikten sonra üniversite sınavına girdim. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’ni kazandım. Aynı zamanda Kara Harp Okulu’na da başvurum oldu. Kara Harp Okulu’nda eğitim almak için üniversite sınav sonucu puanımıza göre yapılan sıralamanın yanında, spor testleri ve mülakat sonuçlarına göre de öğrenci seçimleri yapılacaktı. Spor testlerinde koşu, şınav, mekik, barfiks çekme gibi dayanıklılık testleri yapıldı. Sözlü mülakata katıldım ve en son kabul komisyonuna girdiğimde, karşımda Yaşar Büyükanıt generali gördüm. Kendisi o zaman Kara Harp Okulu Komutanı’ydı ve spor testlerinde en yüksek puanı aldığımı söyleyerek beni tebrik etmiş, öğrenci seçmelerini başarıyla tamamladığımı söylemişti. Kara Harp Okulu’na başvurmak nasıl bir duygu ve deneyimdi? Öğrenci seçmeleri tamamlandığı için harbiyeli aday adayı olarak kabul edildiğimize dair çağrı mektubu bekliyordum. Çağrı mektubunda belirtilen tarihte Kara Harp Okulu’na katılış yapacaktık. Bu arada biz harbiyeli aday adayıydık ve ön kayıt yaptıktan sonra İzmir Menteş’te bulunan tatbikat merkezinde altı haftalık savaş beden eğitimi ve askeri eğitim, yani atıcılık eğitimi ile yanaşık düzen eğitimi denilen askeri disiplin eğitimi aldık. Bu eğitimi tamamlayanların harbiyeli adayı olarak harp okuluna kesin kayıt işleminin yapılacağını biliyorduk. Nihayet çağrı mektubum geldi ve ön kayıt işlemleri için Ankara’ya gittim. Hiç tanımadığım, Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş 16 kız öğrenci ve askeri liseden mezun olup eğitimlerine Kara Harp Okulu’nda devam edecek erkek öğrencilerle beraber, dört yılın sonunda mezun olursak, 2000 devresi subaylar olacaktık. Çok heyecan verici ve güzel bir ortamdı. Komutanlarımız, kısım kıdemlilerimiz vardı. Bize talimatlar veriyorlar, belirli saatlerde toplanarak yoklama alıyorlar ve yavaş yavaş askeri üniforma, malzeme, spor kıyafetleri gibi ihtiyacımız olabilecek kişisel eşyaları en ince detayına kadar düşünülmüş olarak bize dağıtıyorlardı. Üniformalarımız tanıtılıyor, botların nasıl bağlanacağı anlatılıyordu. Gerçekten başka bir dünyadaydık. Kara Harp Okulu eğitiminiz başladığında neler yaşadınız? Hayatınızda neler değişti? Bir hafta 10 güne kadar hazırlıklarımız bitti. Silah ve diğer askeri malzemelerimizi alarak Ankara Gar’ına geldik, trene bindik. Üniformamızla seyahat ediyorduk. İzmir Menteş’e gitmek için Harbiye Marşı’nı söyleyerek hareket ettik. Menteş’e vardıktan sonra, kalacağımız yeri görünce şaşkına dönmüştüm. Boş, beton düz bir zemin üzerinde onlarca çadır ve kampet vardı. Bize birer tane kampet almamızı ve üst sınıflarımızın çadırlarımızı kurmamıza yardımcı olacaklarını söylediler. Macera yeni başlamıştı. Çadırlarımızı ve kampetlerimizi kurduktan sonra, çadırlar bölgesinde gece nöbet tutacağımızı öğrendik. 24 saat esasına göre nöbet listesi yapıldı. İkişer saatlik nöbet sistemine de girmiştim. Ertesi gün, ilk eğitim günümüzdü ve nasıl geçeceğini merak ediyordum. Gece yatmadan önce, sabah 06.00’da spor kıyafetlerimiz ile yoklama alındıktan sonra sabah sporu yapacağımızı öğrendik. Sabah sporuna 5 km koşuyla başladık. Her ne kadar sporcu olduğumu sanıyor olsam da askeri liseden gelen erkek arkadaşlarımız kadar dayanıklı olmadığım için, 2-3 km sonra takımın gerisinde kalmaya başladım. Koşmaya devam etmeye çalışırken birden bire ayaklarım yerden kesildi ve uçarcasına ilerlemeye devam ettiğimi fark ettim. O an iki devre arkadaşım kollarıma girmiş, bana omuz verip takımın gerisinde kalmamam için ayaklarımı yerden kesmiş bir şekilde koşuyordu. Daha önce hiç tanımadığım iki kişinin kendi yorgunluklarını düşünmeden beni de aralarına alıp koşuyor olmalarına inanamayıp “Beni bırakın siz koşun. Neden bunu yapıyorsunuz?” dedim. Biri döndü “Bu koşuyu hep beraber bitireceğiz” dedi. O an kendimi tutamadım, gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü. Onlara yük olmamak için daha hızlı koştum ve koşuyu beraber tamamladık. O anki duygularımı ifade etmem

RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=