NG Dergi - Sayı 50

EKİM-KASIM-ARALIK 2019 / 15 Bu çalışmalarda Höyükte ele geçen eserler Kütahya Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilmiştir. Bu eserlerin bir bölümünün Dumlupınar Üniversitesi Özel Müzesi’nde sergilenerek, toplumla buluşması da sağlanmıştır. KARBONLAŞMIŞ BEYINLER Konutların içinde yapılan kazılar sonucu, depremlerin sebep olduğu yıkımların altında in situ olarak dramatik hikayelere de rastlanmıştır. Örneğin, bir evin enkazı altında ocağın çevresinde uyudukları sırada depreme yakalanmış ve kaçamamış insanlara ait yanmış iskeletlerle karşılaşılmıştır. Başka bir alanda açığa çıkarılan yetişkin bireyler ile çocuklarına ait iskeletlerin kafatasları içinde karbonlaşmış halde bulunan beyinler, hem insanlık hem tıp tarihi açısından değerli kanıtlar sunmuştur. Orta Tunç Çağı’na ait önemli bir başka veri de bir evin deposunda bulunan küpün içindeki mercimek tohumlarından birinin Dumlupınar Üniversitesi Biyoloji Bölümü tarafından yeşertilmiş ilk örnek olmasıdır. SARAY VE BULGULARI Seyitömer Höyüğü’nün en gelişkin dönemi olan İlk Tunç Çağı III’e ait evrelerde topografyaya uydurulmuş “damla” şeklindeki kent planı ve “uzun ev” planındaki yapılar öne çıkmaktadır. Höyüğün güneybatısında kademeli olarak üç teras üzerine yerleştirilmiş büyük bir yapı kompleksi yer alır. İlk Tunç Çağı III-B evresinde en görkemli dönemini yaşayan yönetici evinin ana oturma odası ve içinde seramiklerin depolandığı, tahıl küplerinin yer aldığı büyük depo odaları, yapının ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu gösterir. Bir çömlek içinde bulunan Akad mühürleri, iğneler, kolyeler, cam hamurundan işlenmiş küçük hayvan figürleri yöneticinin zenginliğinin yanı sıra, dış dünya ile olan ilişkisini göstermesi açısından da dikkat çekicidir. Höyüğün ortasında geniş bir alan üzerine konumlandırılmış ve girişi yönetici sarayına bakan megaron planlı tapınak da dikkat çekici. Diğer yapı örneklerine benzemekle birlikte içinden ele geçen, sırtında yavrusunu taşıyan hayvan formlu rythonlar ve boğa kültü ile ilişkili ocak, bu megaronun dini bir yapı (tapınak) olduğunu ortaya koymaktadır. İlk Tunç Çağı III evrelerinde bulunan seramik fırınları ve bölgedeki diğer merkezlerden farklı olarak, höyükte çark tekniğinin bilinmesine rağmen, kalıp yapımı üretimin tercih edilmesi dikkat çekicidir. Çarkın Anadolu’da yoğun olarak kullanıldığı bu dönemde Seyitömer Höyüğü’nde kalıp yapımı üretiminin tercih edilmiş olması, bu seramiğin ticari olduğunu düşündürür. KAZI VE ARAŞTIRMALARIN ÖNEMI Seyitömer kazısı yatay stratigrafi kazı yöntemi kullanılarak yerleşime ait mimari dokunun bir bütün halinde açığa çıkarılması açısından Türkiye’deki örnek kazılardan biri olarak dikkati çekmektedir. Bu bağlamda Roma Dönemi’nden İlk Tunç Çağı’na kadar kazılabilen tabakalardaki yerleşim dokusu tüm bulgularıyla tamamen anlaşılabilmiştir. Kazının monografik dizisi Seyitömer II Kütahya Porselen’in katkılarıyla basılmıştır.Sıradışı bulgularıyla Seyitömer Projesi gerek Kütahya’nın gerekse Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün ulusal ve uluslararası kamuoyu önündeki tanıtımı ve prestiji açısından da önem taşımaktadır. Bu açıdan burada yeniden başlatılan  kurtarma kazılarının ana toprağa ulaşılana kadar sürdürülerek açılmamış dolguların bilime ve kültür tarihimize kazandırılmasını dileriz.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzI1MDQ=