YAŞAM
TASARIMCI
dan bir sene Paris’e gidip tam tersini oku-
dum. Les Ateliers’de aşırıya kaçan, kitsch’e
kayan, daha dekoratif odaklı bir tasarım
anlayışı hakimdi. İyi bir okuldu, altı-ye-
di ay kaldım. Sonra dört-beş ay orada bir
profesörümün ofisinde çalıştım. Arik Levy
ile çok iyi arkadaş olduk. Bir gün parti dü-
zenliyormuş; “Gelmek zorundasın çünkü
Michele de Lucchi’nin menajeri de geli-
yor,” dedi. Onunla tanıştım. Bir gün sonra
görüştük, işlerimi gösterdim. “Ne zaman
istersen gel,” dedi. Bir hafta içinde to-
parlanıp Milano’ya Michele de Lucchi’ye
gidip çalışmaya başladım. Ama yine de
Stuttgart’ı bitirmemiştim daha. Stuttgart’a
dönmeden nereye gidebilirim dedim ve
Amerika’da karar kıldım. Eames, Knoll
ve Herman Miller’ın yuvası Amerika. Sırt
çantamı alıp Los Angeles’a gittim. Bir gra-
fik tasarım firmasında çalıştım. Ama oraya
sadece çalışmak için gitmedim, hayatı da
yaşamak gerekiyor. California’ya gidip sa-
dece çalışmak olur mu?Motosikletle ülkeyi
dolaştım. Almanya, Fransa, İtalya ve Ame-
rika tasarım haritasını kaplamıştım. Ardın-
dan Stuttgart’a gidip son derslerimi verdim
ve Milano’ya döndüm.
Bu kadar gezdikten sonra
Milano’ya neden dönmek istediniz?
Milano’dan ayrılmadan önce Michele ile
anlaşmıştık; istediğim zaman dönebile-
ceğimi söylemişti. İlk olarak; Michele de
Lucchi için gerçekten dönmek istedim.
Yaptığım altı-yedi aylık staj yetmedi ve
daha çalışmak istedim. Tasarım bölümün-
de yavaş yavaş yükseldim ve bölümden
sorumlu oldum. İkinci olarak; Milano tasa-
rımcılar için çok çekici bir şehir, çünkü bü-
tün tasarımmarkaları burada ve inanılmaz
bir tecrübe var. Sabah bir firmayla, öğlen
başka bir firmayla görüşebiliyorum. Türki-
ye, Almanya ve Fransa’da bunu yapamam.
Üçüncüsü; Milano çok güzel bir yer! Yeni
gelenler, turistler sevmiyor ama bu şehri
yaşadıktan sonra tadını almaya başlarsın.
Çalışmak ve tatiller için çok iyi. Yazın de-
niz, kışın kayak merkezleri bir buçuk saat
uzaklıkta. Pozisyonu şahane!
Hala başka bir yere gitme şansınız
olsa, neresi olurdu ve neden?
Tokyo! İlk gittiğimde gerçekten aşık oldum.
Normal otellerde de kaldım, geleneksel
ahşap yerde matta yatılan otelde de, kap-
sül odalı otelde de... Çok yeni bir deneyim.
Zamanda biraz geri gidebilsem gerçekten
Tokyo’ya giderim. İnsanlar çok kibar, ta-
sarım anlayışları güzel. Farklı bir kültür
ama bir noktada çok yakın hissettiğim
saygı üzerine kurulu. Firmalarla çalışırken
dürüst bir ortamdasın. Bu Türkiye’de im-
kansız bir şey! 10 senedir Türkiye’de çalı-
şıyorum ve bazen hiçbir ilerleme yokmuş
10 senedir Türkiye’de
çalışıyorum ve bazen
hiçbir ilerleme yokmuş gibi
geliyor. Tasarımcının hakkı
yeniyor hala. Dört-beş yıl
tasarım bölümü okuyan
birinden bedava iş talep
edilmesi olacak iş değil!”
SEZGİN AKSU
gibi geliyor. Tasarımcının hakkı yeniyor
hala. Dört-beş yıl tasarım bölümü okuyan
birinden bedava iş talep edilmesi olacak iş
değil! Büyük markalar bile buna alıştıkla-
rı için herkese öyle davranılıyor. Herkese
bunu kabul etmeyin diyorum, öneri istenir-
se ücretini talep edin. Bunun için haftalar
boyunca çalışıyorsunuz sonuçta.
İtalya’da tasarımcı ve firma ara-
sında yazılı olmayan ama herkesin
bildiği bir düzen var mı?
Burada bile öneri yaparken her firma öde-
miyor. Türkiye’deki gibi bazı şeylerde bir
fark yok. Yine de çalışma kültürü çok daha
dürüst. Tabii İtalya da sıfırdan başladı, bu
noktaya geldi. Türkiye’nin de ilerlemesi ge-
rekiyor daha. Çok başarılı marka ve tasa-
rımcılar var ama lokal kalıyorlar. Tasarım
66
NG
KASIM-ARALIK 2016